NÜKLEER
FELAKETLERLE YAŞAMAK ZORUNDA DEĞİLİZ
Umur
Gürsoy
“Gerçeğin bir parçasını söylerken büyük
bir parçasını gizlemek, yalan söyleyip onu çarpıtmaktır”
Zülfü Livaneli
“Boynun neden eğri?” diye sorulunca
devenin verdiği yanıt nükleer enerji için de geçerlidir: “Nükleer enerjinin
neresi doğrudur ki?”. Bu yüzden gün geçmiyor ki nükleer enerji ve nükleer
santrallarla ilgili yeni bir olumsuzluk, yanlışlık, yalan ve başarısızlık
haberi gelmesin.
Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) 1987 yılındaki tahmini doğru çıktı ve
Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük yapay (doğal olmayan) afeti ve sanayi kazası
olan Çernobil Nükleer Santralı Kazasından
(26 Nisan 1986) yaklaşık 25 yıl sonra (11 Mart 2011) bu kez iki doğal afetin
neden olduğu ve en büyük ikinci yapay afet olan Fukushima Nükleer Santralları Kazaları yaşandı. Her ne kadar
aralarında Valery Legasov gibi sorumluluk sahibi insanlar varsa da gerek ulusal
hükümetler gerekse Uluslararası Atom
Enerjisi Kurumu (IAEA) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) gibi uluslararası ve
Japonya ve Türkiye Atom Enerjisi Kurumları vb. gibi ulusal kurumlar her iki
felakette de gerçeğin büyük parçasını sakladılar; saklamaya devam ediyorlar. Eski Sovyetler
Birliği’nin IAEA delegasyonunun başkanı Valery Legasov, 1986’da yaptığı konuşmada
“Bugün,
sadece bilim insanlarının değil; kendini bilen her bireyin en acil
ve asil görevi, nükleer deliliği önlemektir”, demişti. Valery
Legasov, Çernobil kazasının sonuçları artık kendisinin baş edebileceğinden de
çok olunca; 1988’de kendi canına kıymıştır (1).
Nükleer mühendislik bilim insanı Prof.
Dr. Tolga Yarman’ın son çıkarımlarına göre dünya üzerindeki nükleer risk
eskiye oranla 100 kat artmıştır (1). Yarman, bunu güzel bir risk algılatma
örneği ile şöyle anlatmaktadır: “Bu, her yüz aslandan en az
birinin, yuvarlak otuz yıllık bir sirk hayatı boyunca, sahibini yiyebileceği,
bunun ötesinde, demir güvenlik kafesini kırıp, seyircileri de telef edebileceği
gibi, dehşetengiz bir manzara getirmektedir, karşımıza!..”
Yeni
İnsan Yayınevi, yayınladığı “Nükleer Felaketlerle Yaşamak” isimli
yeni kitabıyla özellikle Çernobil ve Fukushima Nükleer santral kazaları ve
sonrasında yapılan bilgi ve kanıtların üzerindeki karartmayı ve nükleer
enerjinin karanlık yüzünü aydınlatmaya; ‘nükleer deliliği’ önleme çabasında Türkiye okurunu bilgilendirmeye devam ediyor:
Nükleer
Savaşa Karşı Uluslararası Hekimler Birliği (IPPNW) Avrupa bölümü başkanı ve psikiyatrist Dr. Angelika Claussen ile IPPNW Almanya Bölümü başkan yardımcısı ve çocuk
sağlığı ve hastalıkları uzmanı Dr. Alex Rosen’in
IPPNW için hazırladıkları “IPPNW Report
Gesundheitliche Folgen der Atomkatastrohen von Fukushima und Tschernobyl 30
Jahre Leben mit Tschernobyl, 5 Jahre Leben mit Fukushima” (Çernobil
Nükleer Felaketinin 30. ve
Fukuşima Nükleer Felaketinin 5. Yılında Her İki Nükleer Felaketin Sağlık
Sonuçları Raporu)nu “Nükleer
Felaketlerle Yaşamak” adıyla dilimize
Claussen’in eşi ve Radyoloji uzmanı Dr.
Alper Öktem kazandırdı.
Kitap, Çernobil Felaketi yaşandığında
Türkiye Atom Enerjisi Başkanı Prof. Dr.
Ahmed Yüksel Özemre’nin “Radyoaktivitenin ne olduğunu bilmeyen
benim zavallı halkı” için değil; “Radyoaktivitenin ne olduğunu bilen”
zavallı halk ve onu bilgilendirmesi gereken zavallı yöneticiler, zavallı hekim
ve sağlıkçılarla toplumdaki her kesimden zavallı sağlık okuryazarları için yazılmış.
Kitabın sonlarında Fukushima Vilayetinde
Fukushima Tıp Üniversitesi
tarafından halkta tiroid bezi kanseri vakalarını başında itibaren gözlemek için
yürütülen ve radyasyona maruz kalmış çocuklarla ilgili dünya çapındaki en
kapsamlı araştırma olan “Fukushima Health
Management Survey-Fukushima Sağlık Yönetimi Araştırması” bir kanser (çevre
epidemiyolojisi) araştırmasının nasıl yapıldığı ile ilgili öyle önemli bilgiler
ve dersler içeriyor ki; insan Türkiye’de toplumsal baskı nedeniyle Çernobil’in
18. Yılında başlatılıp 20. Yılında yayımlanan “Sağlık Bakanlığı Karadeniz Kanser Araştırmaları” ve benzer
araştırmaların hüzünlü komedisini ve bu konudaki bilimsel yetersizliğimizi
anımsamadan edemiyor.
Claussen ve Rosen’in kaleme aldığı “Nükleer
Felaketlerle Yaşamak” kitabı bir daha göstermiştir ki: Nükleer enerji,
sadece eski Sovyetler Birliği’nin tek parti rejimleriyle yönetilen ülkelerini
değil, başta ABD, Fransa ve Japonya gibi batı demokrasisinin ve insan
haklarının sözde yaşama geçirildiği nükleer santrala sahip batının kalkınmış
ülkelerini zalimce ele geçirmiş; az sayıdaki sanayi ve enerji şirketlerinin
insan haklarını hiçe sayan parasal çıkarları adına geniş halk kitlelerini
yenilgiye uğratmıştır.
“Nükleer
Felaketlerle Yaşamak” kitabı bize,
aynı zamanda şu korkunç soruyu da sorduruyor: Japonya’da dahi radyasyonla
ilgili akıl almaz yasaklar konuyorsa; eğer kendi nükleer santrallarını
işletmeye başlarsa Türkiye, santralındaki kazasını kim bilir hangi yasaklarla
yönetecek; bize, çocuklarımıza ve gelecek nesillere başta sağlık sorunları
olmak üzere hangi toplumsal maliyetleri ödetecektir.
Enerji ve nükleer enerjinin toplumsal
maliyetlerine ilgi duyanlar ve Çevre sağlığı meslekleri sahipleri geniş bir
kaynakçası olan bu derleme kitabını kaçırmamalı.
Yararlanılan
Kaynaklar:
1.Yarman, T. Yazar’ın, Çevre Etki Değerlendirmesi Raporu’na Eleştirisi, Ekim
2013. içinde: Geçmişte
ve Bugün Nükleer Enerji Tartışması. 3. Basım. Okan Üniversitesi: İstanbul;2014:17-18
ve 246-255.
1. Çernobil Halk Mahkemesi. Çev. Umur
Gürsoy. International Peace Bureau, Permanent
People’s Tribunal, International Medical Commision on Chernobyl-ICCC. (Orijinal ismi) Chernobyl: Environmental,
Health and Human Rights Implications. İstanbul: Yeni İnsan Yayınları, Nisan 2012.
2. Çevre Sağlığını İlgilendiren Meslekler. Çev. Umur Gürsoy. http://umurgursoyla.blogcu.com/cevre-sagligi-meslekleri/4242560.
Not: Aralık 2016 tarihinde Halkın sağlığı.org sitesinde yayınlanmıştır. Site yayınına son verince buraya taşıdım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder