16 Şubat 2017 Perşembe

NÜKLEER FELAKETLERLE YAŞAMAK ZORUNDA DEĞİLİZ
Umur Gürsoy
“Gerçeğin bir parçasını söylerken büyük bir parçasını gizlemek, yalan söyleyip onu çarpıtmaktır
Zülfü Livaneli
“Boynun neden eğri?” diye sorulunca devenin verdiği yanıt nükleer enerji için de geçerlidir: “Nükleer enerjinin neresi doğrudur ki?”. Bu yüzden gün geçmiyor ki nükleer enerji ve nükleer santrallarla ilgili yeni bir olumsuzluk, yanlışlık, yalan ve başarısızlık haberi gelmesin.
Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) 1987 yılındaki tahmini doğru çıktı ve Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük yapay (doğal olmayan) afeti ve sanayi kazası olan Çernobil Nükleer Santralı Kazasından (26 Nisan 1986) yaklaşık 25 yıl sonra (11 Mart 2011) bu kez iki doğal afetin neden olduğu ve en büyük ikinci yapay afet olan Fukushima Nükleer Santralları Kazaları yaşandı. Her ne kadar aralarında Valery Legasov gibi sorumluluk sahibi insanlar varsa da gerek ulusal hükümetler gerekse Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) gibi uluslararası ve Japonya ve Türkiye Atom Enerjisi Kurumları vb. gibi ulusal kurumlar her iki felakette de gerçeğin büyük parçasını sakladılar; saklamaya devam ediyorlar. Eski Sovyetler Birliği’nin IAEA delegasyonunun başkanı Valery Legasov, 1986’da yaptığı konuşmada “Bugün, sadece bilim insanlarının değil; kendini bilen her bireyin en acil ve asil görevi, nükleer deliliği önlemektir”, demişti. Valery Legasov, Çernobil kazasının sonuçları artık kendisinin baş edebileceğinden de çok olunca; 1988’de kendi canına kıymıştır (1).
Nükleer mühendislik bilim insanı Prof. Dr. Tolga Yarman’ın son çıkarımlarına göre dünya üzerindeki nükleer risk eskiye oranla 100 kat artmıştır (1). Yarman, bunu güzel bir risk algılatma örneği ile şöyle anlatmaktadır: Bu, her yüz aslandan en az birinin, yuvarlak otuz yıllık bir sirk hayatı boyunca, sahibini yiyebileceği, bunun ötesinde, demir güvenlik kafesini kırıp, seyircileri de telef edebileceği gibi, dehşetengiz bir manzara getirmektedir, karşımıza!..”
Yeni İnsan Yayınevi, yayınladığı “Nükleer Felaketlerle Yaşamak” isimli yeni kitabıyla özellikle Çernobil ve Fukushima Nükleer santral kazaları ve sonrasında yapılan bilgi ve kanıtların üzerindeki karartmayı ve nükleer enerjinin karanlık yüzünü aydınlatmaya; ‘nükleer deliliği’ önleme çabasında Türkiye okurunu bilgilendirmeye devam ediyor:
Nükleer Savaşa Karşı Uluslararası Hekimler Birliği (IPPNW) Avrupa bölümü başkanı ve psikiyatrist Dr. Angelika Claussen ile IPPNW Almanya Bölümü başkan yardımcısı ve çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı Dr. Alex Rosen’in IPPNW için hazırladıkları “IPPNW Report Gesundheitliche Folgen der Atomkatastrohen von Fukushima und Tschernobyl 30 Jahre Leben mit Tschernobyl, 5 Jahre Leben mit Fukushima” (Çernobil  Nükleer Felaketinin 30. ve  Fukuşima Nükleer Felaketinin 5. Yılında Her İki Nükleer Felaketin Sağlık Sonuçları Raporu)nu “Nükleer Felaketlerle Yaşamak” adıyla dilimize Claussen’in eşi ve Radyoloji uzmanı Dr. Alper Öktem kazandırdı.
Kitap, Çernobil Felaketi yaşandığında Türkiye Atom Enerjisi Başkanı Prof. Dr. Ahmed Yüksel Özemre’nin Radyoaktivitenin ne olduğunu bilmeyen benim zavallı halkı” için değil; “Radyoaktivitenin ne olduğunu bilen” zavallı halk ve onu bilgilendirmesi gereken zavallı yöneticiler, zavallı hekim ve sağlıkçılarla toplumdaki her kesimden zavallı sağlık okuryazarları için yazılmış.
Kitabın sonlarında Fukushima Vilayetinde Fukushima Tıp Üniversitesi tarafından halkta tiroid bezi kanseri vakalarını başında itibaren gözlemek için yürütülen ve radyasyona maruz kalmış çocuklarla ilgili dünya çapındaki en kapsamlı araştırma olan “Fukushima Health Management Survey-Fukushima Sağlık Yönetimi Araştırması” bir kanser (çevre epidemiyolojisi) araştırmasının nasıl yapıldığı ile ilgili öyle önemli bilgiler ve dersler içeriyor ki; insan Türkiye’de toplumsal baskı nedeniyle Çernobil’in 18. Yılında başlatılıp 20. Yılında yayımlanan “Sağlık Bakanlığı Karadeniz Kanser Araştırmaları” ve benzer araştırmaların hüzünlü komedisini ve bu konudaki bilimsel yetersizliğimizi anımsamadan edemiyor.
Claussen ve Rosen’in kaleme aldığı “Nükleer Felaketlerle Yaşamak” kitabı bir daha göstermiştir ki: Nükleer enerji, sadece eski Sovyetler Birliği’nin tek parti rejimleriyle yönetilen ülkelerini değil, başta ABD, Fransa ve Japonya gibi batı demokrasisinin ve insan haklarının sözde yaşama geçirildiği nükleer santrala sahip batının kalkınmış ülkelerini zalimce ele geçirmiş; az sayıdaki sanayi ve enerji şirketlerinin insan haklarını hiçe sayan parasal çıkarları adına geniş halk kitlelerini yenilgiye uğratmıştır.
“Nükleer Felaketlerle Yaşamak” kitabı bize, aynı zamanda şu korkunç soruyu da sorduruyor: Japonya’da dahi radyasyonla ilgili akıl almaz yasaklar konuyorsa; eğer kendi nükleer santrallarını işletmeye başlarsa Türkiye, santralındaki kazasını kim bilir hangi yasaklarla yönetecek; bize, çocuklarımıza ve gelecek nesillere başta sağlık sorunları olmak üzere hangi toplumsal maliyetleri ödetecektir.
Enerji ve nükleer enerjinin toplumsal maliyetlerine ilgi duyanlar ve Çevre sağlığı meslekleri sahipleri geniş bir kaynakçası olan bu derleme kitabını kaçırmamalı.
Yararlanılan Kaynaklar:
1.Yarman, T. Yazar’ın, Çevre Etki Değerlendirmesi Raporu’na Eleştirisi, Ekim 2013. içinde: Geçmişte ve Bugün Nükleer Enerji Tartışması. 3. Basım. Okan Üniversitesi: İstanbul;2014:17-18 ve 246-255.
1. Çernobil Halk Mahkemesi. Çev. Umur Gürsoy. International Peace Bureau, Permanent People’s Tribunal, International Medical Commision on Chernobyl-ICCC. (Orijinal ismi) Chernobyl: Environmental, Health and Human Rights Implications. İstanbul: Yeni İnsan Yayınları, Nisan 2012.
2. Çevre Sağlığını İlgilendiren Meslekler. Çev. Umur Gürsoy. http://umurgursoyla.blogcu.com/cevre-sagligi-meslekleri/4242560.
Not: Aralık 2016 tarihinde Halkın sağlığı.org sitesinde yayınlanmıştır. Site yayınına son verince buraya taşıdım.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder