HALK SAĞLIĞI İÇİN… 003
“Hocaların
hocası, rahmetli hocam Nevzat Eren’in (d. 18.07.1937- ö.13.03.2000) anısına”
Aya ulaşma umutları
içindeki insanlar ayaklarının dibinde açan çiçekleri görmez oldular.
Albert Schweitzer
Umur Gürsoy
14. Selçuk Altun “Kitap İçin”in 2991.
maddesinde “Neler mi okumak isterdim? diye soruyor. Biz de “Halk Sağlığı İçin”
soralım.
Benim
bildiğim, sağlık bakanlığı müsteşarı olan iki halk sağlığı uzmanımız oldu. Nusret Fişek’in ve Sefer Aycan’ın kendi ağızlarından yazılmış (oto)biyografilerini
veya anılarını (Nusret Hoca için onu tanıyanlar, TRT’nin “Cumhuriyet’e Kanat
Gerenler” dizisindeki belgeseli, Zafer Öztek’in yaptığı ve yayınladığı anı
röportajlar ve hayattaki öğrencilerinin anlattıkları ile ve çocuklarıyla
görüşülerek) öncelikle okumak isterdim. Tanıdığım, öğrencisi olduklarım içinden
Necati Dedeoğlu’nun, Ayşe Akın’ın, Remzi Aygün’ün, Zafer Öztek’in ve Nevzat
Eren’in öz yaşam öyküleri ve anılarını da. Çağatay Güler, Hamdi Aytekin ve de
Gazanfer Aksaloğlu’nu da unutmadım.
Düşünülürse
ve 12 Eylül sonrası dönemde mücadele vererek hocalık almış, benim bildiğim
Ahmet Saltık ve Recep Akdur’un anıları, Çalışma Bakanlığı’nda uzun yıllar çalışan
Bülent Piyal, DSÖ’de çalışan Ümit Kartoğlu gibi tanıdığım diğer halk sağlıkçılarının
ve tanımadığım (söylendiğinde adını not etmediğim) diğer bir(kaç) DSÖ çalışanı
arkadaşın (kimler) ve yeni kuşaktan adını bilmediğim; tabii en çok da Nusret
Fişek’ten sonra ABD’de uzmanlık eğitimi aldığını İlker Belek’ten (2005’te)
duyduğum bayan (erkek) arkadaş(lar)ımızın ve tabii (taşrada çalışan) bütün halk
sağlıkçılarının zenginliklerini anlatan öykü ve anı kitaplarını.
15. Tanıtım yazısında: “İnsan zamanın içinden belli belirsiz
süzülürken, kendi merkezine kâh çok yakın kâh alabildiğine uzak duran
"ince uzun bir elips" gibi hep biraz kırılgan mı, yoksa geçerken
bıraktığı bariz izle başka hayatların yörüngesini çizerek zamana kendince
direnirken, çeperiyle merkezi arasındaki emniyetli mesafeyi de koruyan
"yuvarlak bir elips" gibi olabildiğince sağlam mı yaşadığını
sorgulamaya başladığında kurtuluşunun artık cebirde değil edebiyatta olduğunu biliyorum.
Güncel politikanın tam içinden
yazdıklarıyla tanıdığımız Yasemin Çongar’ın Taraf gazetesindeki Exlibris
yazılarından oluşan bu kitap, aslında nerede olduğunu iyi bildiğimiz ama yine
de birisinin hatırlatmasına ihtiyaç duyduğumuz kurtuluşumuzu her elimizi
attığımızda bulabilelim diye...” yazan Yasemin Çongar “İnşaata Girmek Tehlikeli ve Mubahtır” kitabının
başlığındaki eğretileme hoşuma gitti. Halk sağlıkçıları böyle bir inşaata
devamlı giren ve inşaatı yapan yükleniciler ve onaran yöneticilerle hep kavgalı
yapı sağlığı ustaları değiller mi?
16. Her 14 Mart’a denk gelen haftada
gazete ve dergiler hekimlerle ilgili haber ve yazılar yayınlarlar. Bunlardan
birisine Cumhuriyet Kitap Ekinin 1204. Sayısında (14 Mart 2013 tarihli) rastladım:
“Öykücülüğümüz Halk Sağlığının
Neredesinde?”. M. Sadık Aslankara’nın “Kitap Adası” başlıklı sürekli
sayfasındaki bu yazıyı Adnan Menderes Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı
Başkanı ve amca torunu olan Erdal Beşer’in çağrısıyla katıldığı Aydın’da Aslankara’yla
yapılan “Sağlık ve Öykü” başlıklı on yıl önceki söyleşiye borçluyuz. Nereden
nereye?
Aslankara,
“Peki, günümüz öykücülerinin, halkın
sağlık sorunlarıyla ilgisi üzerine neler söylenebilir?” diyor ve sözü editörlüğünü
İlknur Arslanoğlu’nun yaptığı “Tıp Bu Değil” kitabına getiriyor. “Tıp Bu Değil, Arslanoğlu’nun Dr. Ahmet Aydın’la
yaptığı söyleşilerle başlıyor. Sonrasında Ahmet Özdoğan, Ali Rıza Üçer, Bülent
Kara, Gülümser Heper, İlknur Aslanoğlu, Kaan Arslanoğlu, Mustafa Sönmez,
Mutluhan İzmir, Yavuz Dizdar imzalı, her biri üzerinde ayrıca durulabilecek
değerli yazılarla sürüyor.” diye devam ediyor. Yaptığım taramalardan
öğrendiğime göre aslında kitapta 17 kişinin adı geçiyormuş. Kitapta adı geçen
yazarlardan sadece Kaan Arslanoğlu’nu (1959) üretken ve beğenilen (Fethi Naci’nin
en sevdiği on romancı arasına girmiş) değerli bir psikiyatr yazar (romancı,
denemeci) oluşundan, içimizden oluşundan, SoL Haber’deki haftalık yazılarından
(Devrimciler ve Kimlik romanlarını hemen istetme -e-alışveriş- listeme aldım)
tanıyorum. Antalya Tabip Odası
çalışmalarımdan Uğur Yılmaz’ı şahsen ve ulusalcı yazılarından tanıyorum:
İnternet taramasında adının önünde Op. Dr. yazıyor, ama ayrıntılı özgeçmişine
rastlayamadım. Radyasyon Onkolojisi uzmanı ve Tıp Kurumu Derneği’nin kurucusu Dr.
Ali Rıza Üçer’i de Nükleer Tehlikeye Karşı Barış ve Çevre İçin Sağlıkçılar
Derneği (NÜSED, IPPNW-Türkiye) iletişim grubundaki ve hekim sitelerindeki TTB
yönetimini suçlayıcı ulusalcı söylemleri nedeniyle sert tartışmalarımızdan vb.
gıyaben tanıyorum (Fukuşima kazasından sonra değişmedi ise, kendisi Türkiye
için atom -santralı/bombası- yanlısı bir NÜSED koruyucusu idi).
Diğerlerinin
benim için kim oldukları iyi bilinir değildi (Her duyduğum biraz da unutkanlığıma
bağlı olarak bilinir olmuyor, bazen). İnternette yaptığım taramada: İlknur
Arslanoğlu’nun Çocuk hastalıkları uzmanı, Taş Devri Dieti ile bilinen Dr. Ahmet
Aydın’ın (Prof. Dr.) çocuk, beslenme ve metabolizma hastalıkları uzmanı olduğu çıkıyor
(Bu arada otizmin D Vitamini ile ilişkisi olduğunu editörlüğünü yaptığı
beslenmebülteni.com’dan öğrendim). Ahmet Özdoğan’ın Kulak Burun Boğaz
Hastalıkları uzmanı (Prof. Dr.), Gülümser Heper’in ise kardiyolog (Prof. Dr.)
olduğu; Bülent Kara’nın ise çocuk nörolojisi uzmanı (?) (Doç. Dr.) anlaşılıyor.
Mutluhan İzmir de psikiyatr (Dr.) imiş. Editör-yazar olan Cumhuriyet Gazetesi
yazarı Mustafa Sönmez’in aksine, Yavuz Dizdar’ın (Prof. Dr.) farmakoloji ve
onkoloji uzmanı ve Dünya Gazetesi yazarı olduğunu olduğunu öğreniyorum.
Kitapta
adı geçen Dr. Bülent Akman’ın ve Dr. Tolga Binbay’ın da
psikiatr (Uz. Dr.); Dr. Erdoğan Özden ve Dr. Ercan Duman’ın pratisyen hekim, Dr.
Hasan Basri Aksoy’un aile hekimi uzmanı, Dr. Osman Elbek’in Göğüs hastalıkları
uzmanı (Doç. Dr.), Dr. Osman Gürsel Erkılınç’ın da Kadın Doğum uzmanı (Doç. Dr.)
olma olasılığı yüksek.
Şimdi (soru)yorum: Bu meslekdaşlarımızın hepsi de klinisyen
(tedavi hekimi). Henüz okumadım, ama hakkında çıkan yazılardan anladığım
kadarıyla kitabın ismi “Tedavi Edici Tıp Bu Değil” olmalıymış. “Tıp Bu Değil’den içeri girerken uzaktan da
olsa Nusret Fişek’e bir sevgi sunulabilir” diyen Aslankara da durumun
farkında. Toplum hekimi oldukları savlanabileceğimiz, ama hepsi de halk sağlığı
uzmanı olmayan Tıp Bu Değil’in yazarları dahi farkında değil: Anlattıkları Tıp,
Bu da Değil. Çünkü “Tıp Satılmaz”. Bu
kadar hekimin çevresinde, tanıdıkları arasında tıbbın bu olmadığını, hekimin
sağlığı satmaması gerektiğini, korumanın tedaviden önemli olduğunu ve bunun nasıl
olması gerektiğini yazmasını isteyecekleri bir halk sağlığı uzmanı yok muydu?
Yine de “Tıp Bu Değil” halk sağlığını ilgilendiren okunası bir kitap olmalı.
Yine lafı çok uzattık; formatımız kaçmasın…/.
Mart 2013