25 Nisan 2013 Perşembe

HALK SAĞLIĞI İÇİN… 004 ÇERNOBİL ÖZEL


HALK SAĞLIĞI İÇİN… 004

ÇERNOBİL ÖZEL

Çernobil Felaketinin 27. Yıldönümü (26.04.1986)

 “Ülkemizdeki ve tüm dünyadaki tekrar tekrar kurbanlaştırılan Çernobil Kurbanlarının anısına”

Umur Gürsoy

17. 26 Nisan, Çernobil’in; dünyanın Fukuşima santral kazalarından önceki en büyük nükleer ve endüstri kazasının yıldönümü.
Çernobil’den 14 yıl sonra, 2000’de “50 Soruda Türkiye’nin Nükleer Enerji Sorunu” ismiyle Kaknüs Yayınları’ndan çıkan 71 sayfalık nükleer santral propagandası kokulu kitabın atom mühendisi ve nükleer enerji uzmanı üç yazarı (Türkiye Atom Enerjisi Kurumu rahmetli Eski Başkanı, ilk atom mühendisimiz Prof. Dr. Ahmed Yüksel Özemre (D. 03.04.1935; Ö. 25.06.2008), Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Danışmanı Prof. Dr. Ahmet Bayülken ve İTÜ-NEE Nükleer Bilimler AB. Eski Başkanı Prof. Dr. Şarman Gençay) özgeçmişlerini verdikleri son altı sayfanın en sonunda çerçeve içine aldıkları şu notu eklemişler (Yazım kuralları aslının aynıdır):

Prof. Dr. Ahmed Yüksel Özemre, Prof. Dr. Ahmet Bayülken ve Prof. Dr. Şarman Gençay Nükleer Enerji konusunda toplam:  42+29+37=108 yıllık bir bilgi, görgü, araştırma, eğitim ve deneyime sâhip bulunmaktadırlar.

Feyerabend’in Veda ettiği Akıl, ölçülse herhalde dil, mantık ve matematik (IQ) bakımından yüksek zekâ seviyelerine sahip bu üç ‘bilim adamı eskisi’nin yürüttüğü akıl olmalı: Sadece ekolojik zekâ yönünden değil, istatistiksel karşılaştırma yöntemi olarak da yıkıcı, baskıcı ve cahilce komik.
Sakın, nükleer enerjiye gönül vermiş bu üç bilim adamı (?), “108 yıllık multidisiplinerlik yönünden niteliksiz (tek nitelikli) nicel bir deneyim toplamı ile kandırmaya çalıştıkları eski bir (hangi) bilgi, görgü, araştırma, (hangi) eğitim ve (hangi) deneyim”e sahip oluyor olmasınlar? Zira bizim hekimlik mesleği biliminde  bilgilerin yarısı artık 5 yılda değişiyor. Bazıları bu sürenin 3 yıla indiğini söylüyorlar.
Bu deneyim yılları toplamı mantıklı bir neden oluşturacaksa, 2007 Martında kamuoyuna açıkladıkları Nükleer Santral Karşıtı Bilim İnsanları Bildirisi’ni imzalayan bilimin pek çok alanından 206 bilim insanlarının bilgi ve görgülerine toplamlarını hesaplama tuzağına düşmeden bir bakalım (bkz. Grafik 1, 2, 3)(Resimleri üzerine çift tıklyınca büyük görebilirsiniz. Yazıya dönmek için tekra tek tıklayınız):


 
 

 18. Çernobil Nükleer Kazasından 20 yıl sonra açıklanan TEAK 20. Yılında Çernobil Serisi Raporları ve TEAK Çernobil Arşivi Veri Tabanı üzerinde yaptığımız araştırmalardan (TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Mersin Şubesi ve Mersin Üniversitesi, Nükleer Enerji Sempozyumu, NÜKSEM 2007, 19-20 Ekim 2007) kısa bilgiler:
- TAEK, Çernobil’in Türkiye’ye etkilerini (topraktan, sudan, havadan, besinden vb. radyasyon örneği almasını bilmeyen) 57 kişiden oluşan bir teknik ekiple yönetmiştir.

- Sadece Ankara ve İstanbul’da ölçülebildiği için havadan (deri ve solunum yoluyla) alınan ‘dış doz’ ölçümleri, ülke tamamını temsil etmemektedir. Dış ışınlama dozu hesaplamalarında kullanılan toplum bireylerinin ‘gün boyu açık havada kalma faktörü’ (time-activity profile-günlük zaman özellikleri); Türkiye’yi temsil eden yerli veri olmadığından Avrupa için geçerli yabancı verilerle (toplumun günün % 80'ini kapalı yerlerde geçirdiği varsayılarak) hesaplanmıştır. Oysa Türkiye'de durum toplumun büyük çoğunluğu için tam tersi günün büyük bir zaman dilimi açık havada ya da açık pencereli mekanlarda geçer (Nisan ve mayıs ayı için düşünülürse).

- Kaza döneminde çoğunluğu Trakya ve Batı Karadeniz Bölgesi’nden olmak üzere “Kaza sonrası ülkemizde çok sayıda toprak örneği alınmış ve ölçülmüştür. Ancak toplanan örneklerin çoğunun derinlikleri ve toprak özellikleri bilinmediğinden, …Türkiye genelinde hava, toprak, su, gıda ve diğer pek çok numunede…. yüzbinlerce ölçüm verisi olmasına rağmen, ışınlama yollarına bağlı olarak doz hesaplarının yapılabilmesi için gereken sistematik ölçümlerin çeşit ve sayıda yetersiz olması nedeniyle…. hesaplarda kıyı şeridimiz boyunca farklı tarihlerde standart yöntemle alınan toprak örneklerinin ölçülen radyoaktivite değerleri kullanılmıştır (26, 29, 30).”.

- TAEK dokümanlarına göre 1986 öncesi alınan örneklerin çoğu numune alma standardına uygun olmadığından (fakat herhangi bir hata sakıncası olmadığı vurgulanarak) 1990-1995 ölçümleri formül kullanılarak 1986 için oluşturulmuş Türkiye için kümülatif (birikimli) 1-50 yıllık alınan radyasyon dozu böyle bulunmuştur. Ne var ki 1990-1995 ölçümleri formül ile 1986 dozuna çevrilen radyasyonun % 90’ı birinci yılda (1986) alındığı ifade edilmektedir.  

- Kazadan önce ve şimdi (2007) için ülkemizin Ulusal Besin ve Radyasyon Durumu için Ülke Karakter/Veri Tabanı (Profile/Data Base) ve toplumun besin tüketimi ve tüketim alışkanlıkları ile ilgili (örneğin neyi, ne zaman, nasıl, ne kadar ve kimin yediği) Türkiye’yi temsil eden bir araştırma yoktur. Bir maddedeki kirliliğin varlığı ve toplumsal zararının az veya çokluğu önceki yıllar verisi ve ne kadar tüketildiğinin bilinmesi ile karşılaştırılarak bilinebilir. Besinlerle alınan radyasyon doz hesapları kazanın olduğu tarihlerde bulunmayan ve 1987 ve 2004 yıllarında yayımlanan Türkiye beslenme alışkanlıkları ve tüketimi ile ilgili iki araştırmanın ve SB Kanser Savaş Daire Başkanlığı ve H.Ü. Beslenme ve Diet Danışmanı Başoğlu ile 2005 yılında yapılan kişisel konuşma verilerine dayandırılmıştır (TAEK 7. Rapor: Türkiye İçin Doz Değerlendirmeleri 16,17,18 numaralı kaynakları) Türkiye toplumunun yaşam ve beslenme alışkanlıklarını, besin çeşitliliğini ve bunların coğrafi ve mevsimsel üretim özelliklerini temsil eden yeter sayıda ve Türkiye evrenini temsil eder örneklem düzeyinde radyasyon ölçümü örneği alın(a)mamıştır.

- Kaza (1986 yılı) öncesindeki 67 ilimizin sadece 42 ile ait (doğal radyasyon) (hava) ölçüm verisi olduğundan (35’sının adı tarafımızdan biliniyor) sadece 42 ilin Çernobil sonrası radyasyon artışı karşılaştırılabilmiştir. 1986 öncesinden kalan 25 İlimize eklenen 14 yeni ilimizle birlikte 39 ilimizde yeni ölçümler eskilerle karşılaştırılma şansından yoksundur. Kaza sonrası 26 ilimizde ölçüm yapılmamıştır. Bu illerimiz: Ağrı, Aksaray, Ardahan, Batman, Bayburt, Bingöl, Burdur, Çankırı, Çorum, Erzincan, Gümüşhane, Hakkâri, Iğdır, K. Maraş, Karabük, Kilis, Muş, Nevşehir, Niğde, Osmaniye, Siirt, Sivas, Şırnak, Tokat, Uşak ve Yalova’dır.

- Toplam 850 adet olan doz hızı ölçümü örneklerinin % 80,47’si 1986’da, % 11,65’i 1987’de, % 2,59’u 1988 ve 1989’da ve % 5,29’u da 1990 ve sonraki yıllarda yapılmıştır. 1986 yılında yapılan 684 ölçümün % 74,12’si Edirne, İstanbul, Ankara, Düzce, Kırklareli illerinde yapılmıştır. Bu oran tüm yıllar ölçümlerinin % 59,65’dir (bkz. Grafik: 1).
 
 
- Çeşitli maddelerden alınan radyoaktivite ölçümleri örnekleri toplamının (n=20.000) % 64,8’i 1986’de, % 22,8’i 1987’de alınmıştır. Örnekler 2004 yılına kadar alınmaya devam edilmekle birlikte büyük oranda 1990 yılından sonra örnek alınmamıştır (bkz. Grafik: 2)

- Hemen hemen her yemeğe giren ve yerel ama artan çoklukla ülke çapında tüketilen toplam 14 salça örneğinin tamamı 1986 yılında ve sadece İstanbul (n=8), İzmir (n=6)’den; salça yapımında ve yemek yapımında çokça kullanılan toplam 15 adet domates örneği Doğu Karadeniz (n=2), Edirne (n=3), İzmir (n=8), Trakya (n=2)’dan; 2682 süt örneğinin ise  % 79’u Ankara ve İstanbul’dan % 19’u Edirne’den kalan % 2’si ise Türkiye’yi temsil etmeyen az sayıda yerden alınmıştır. İnsanlar meyve gibi ürünler hariç başta çay, ekmek ve yemeklerde olduğu gibi hiçbir besin türünü doğrudan tüketmez; birden fazla madde ve ürünü karıştırarak son kullanım haline getirir çeşitli fiziksel ve kimyasal işlemlerden geçirip öyle tüketirler. Tek tek sorulduğunda az veya çokmuş gibi görünen alınım dozları gerçekte çok farklı beslenme alışkanlıkları yüzünden çok farklıdır. Hamburger dışında piyasada satıldığı veya evde yenildiği haliyle son tüketilen haliyle pişmiş veya birden çok maddeyi içeren hiçbir besin ve tüketim maddesinden (ekmek, bardak çay, pişmiş köfte, çorba, dondurma, rakı, bira, sigara vb) ve hayvan ve insan kadavrasından (özellikle kemik ve gonat dokusu) ve veya giysi çeşidinden ve ithal edilen (örneğin o dönemde sıkıntısı olduğu için Ukrayna’dan ithal edilen ayçiçeği yağlarından) ürünlerden radyoaktivite ölçümü için örnek alınmadığı anlaşılmaktadır.
- Grafik: 3’de görüldüğü gibi sadece 135 çeşit madde, ürün ve besin maddesini içeren 20.000 adet radyoaktivite örneğinden, madde başına 500’den fazla örnek alınan ilk sekizinden çay, süt, balık ve deniz ürünleri, hava, toprak ve su dışındaki kalan ikisi toplumun miktarca çokça tüketmediği ihraç ürünlerimizdir (fındık ve kekik). Bu ilk sekiz madde örnekleri bütün örnek sayısının % 80,14’ünü oluşturmaktadır. 1986 yılı örnek toplamının % 44,21’ini; bütün yıllar örnek toplamının % 58,14’ünü sadece üç ürün (çay-çay filizi, fındık ve süt) oluşturmuştur (bkz. Grafik: 3)
 

(Kısa bilgilerin kaynakça ve bildiri tam metinleri için bkz. www.nukleersiz.org/download/file/fid/249 ve www.nukleersiz.org/download/file/fid/250)

19. Sağlık Bakanlığı, içeriği hakkında yukarıda kısa bilgiler verdiğimiz TAEK 20. Yılında Çernobil Serisi Raporları ölçüm ve hesaplamalarını dayandırarak kazadan 20 yıl sonra dert bileşenden oluşan bir “Karadeniz Bölgesi Kanser ve Kanser Risk Faktörleri Araştırması” yaptı ve sonuçlarını araştırma sorumlularına 16 Ağustos 2006’de yapılan bir basın toplantısıyla açıklattı.

Araştırmanın projesi ve protokolu, epidemiyoloji uzmanı olması şiddetle yeğlenen bir ekip (araştırma projesi) başkanı; dolayısıyla araştırma planı; araştırmanın önceden belirlenmiş yazılı amaçları ve hipotezi, araştırmanın evren ve örnek büyüklüğü ve özellikleri, örnek seçim yöntemi, zaman planları, araştırmanın yapıldığı zaman dilimi ve iklim koşulları; örneğinin evreni temsil edip etmediği, araştırmanın yapıldığı yerleşim yerleri,  araştırma komponentleri arasında ilişki ve plan birliği; etik ve yasasal sorunların nasıl çözüldüğü bilgisi, araştırmanın tipi; avantaj ve dezavantajları, pilot araştırma olup olmadığı, araştırma bütçe ve suspansor bilgileri yoktu (açıklanmadı). Araştırma Raporunun kaynakçası yoktu (açıklanmadı). Araştırma, uygulama hataları, ekip uzmanlarının çalışma ve uzmanlık alanları yanlışlıklarla doluydu. Sonuçta bilimsel olmayan resmi kurum raporuydular, ama kamuoyuna sunanlar bilim insanıydı.

Araştırmanın raporlarına imzalarını koyan ve kamuoyuna açıklayarak “Çernobil'e bağlı kanser artışı yoktur” yargısının sorumluluğunu alan bilim insanlarımız şunlardı: Prof. Dr. Nazmi Bilir (Hane Halkı Kanser Yükü ve Farkındalığı Araştırması); Prof. Dr. Murat Tuncer (Kanser Sıklığı Kayıt Çalışması), Yrd. Doç. Dr. Cengiz Yakıcıer (Tiroid Kanserlerinde Moleküler Düzeyde Çalışma), Dr. Deniz Dalcı (Biyolojik Doz Tayini), Prof. Dr. İbrahim Güllü (Genel Değerlendirme).

Biri içimizden olan bu insanlar sizce hangi bilimin insanıdırlar? Bilim ve İktidar’ın yazarı F. Mayor’un sözcükleriyle: “İktidarların basitçe görmezden gelerek, müdahale etmede yetersiz kalarak, önlem almayı reddederek, hukuki biçimciliğin ve politik felcin birbirini takviye ettiği karmaşık ve mükemmeliyetçi uygulamaların arkasına sığınarak halkı sömürmesine ve baskı altın almasına” destek veren bilim insanlarının ve aydınların ihaneti sizce hoşgörülmeli, bağışlanmalı ve cezasız kalmamalı mıdır?
İki: Sizce, böyle bilim insanlarına ve kurumlara sahip bir ülkeye atom santralı yapılabilir mi?

Nisan 2013.

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder