BARDAK VE DAMLA
PORTOR
MUAYENESİ KALKTI MI?
Umur Gürsoy
Beyaz Enerji operasyonundan
yüce divanda yargılanıp 1
yıl 8 ay hapis cezası alan dönemin
enerji ve tabii kaynaklar bakanı bir açıklamasında “Nükleer santralları Allah’tan başka kimse engelleyemez” demişti.
“Her işe Allah’ı karıştırıyorlar” diye dert yandığım Antalya’da oturur sosyolog
büyüğüm Meral Holne, bana, bırak karıştırsınlar, demişti: “Allah diyene can
diyeceksin; çünkü Allah canlarının
eziyet çekmesini istemez”. Bu yüzden halk sağlığı işleri Allah ve canları ile
çok ilgilidir. Anlattıklarımız onların ve bizim hikayelerimizdir.
Bir
sabah (19.07.2013) uyanıp işimize gittiğimizde gördük ki (718 sayılı T. Halk
Sağlığı Kurumu Başkanlığı yazısı), bu ülkenin hâlâ en önemli Genel Sağlığı
Koruma Yasası (Umumi Hıfzısıhha Kanunu) (UHK) gereği Türkiye’de yıllardır
iyi-kötü yapılagelen portörlük muayeneleri kaldırılmış, yerine ‘hijyen eğitimi’ zorunluluğu konmuş. Bir
milli eğitim müfettişi kantin okulun kantincisinden ille de portör muayene
kartını isteyince dönüp dolaşıp iş benim önüme geldi. Kantincinin eline T. Halk Sağlığı Kurumu Başkanlığı’nın 19.07.2013
tarihli 718 sayılı yazısının bir kopyasını verip yolladım. Hakikaten yazıda 1/10/2011 tarihli 663 sayılı Sağlık Bakanlığı
ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname’ye atıf ve bu çerçevede hazırlanan 05.07.2013 tarihli ve 28698 sayılı
Resmi Gazetede yayımlanan Hijyen Eğitimi Yönetmeliğine gönderme yapılarak “…belirli zamanlarda yapılması gereken portör muayeneleri
veya tetkikleri yapılmayıp bunun yerine, 126’ncı maddedeki değişiklikle hijyen
eğitimleri alınmasına, 127’nci maddedeki değişiklikle ise hijyen eğitimlerine
ilişkin hususların Sağlık Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı ile Gıda, tarım ve
Hayvancılık Bakanlığının müştereken çıkaracağı bir yönetmelikle düzenlenmesine
hükmedilmiştir.” deniyordu. İşin aslını
bir öğreneyim dedim.
Kanun
Hükmünde Kararname (KHK) sözüyle işin başından sakat olduğunun anlamıştım. 12
Eylül Yasaklı döneminin 87. ve 91. Maddeleri ile TBMM’nin olan yasama yetkisi
yürütmeye tanınmıştı. Allah yürü ya kulum demişti; iktidar da yürütebildiği
kadar yürütüyordu. Bir AKP’linin bozduğunu bin akıllı gelse düzeltemezdi. Son
yıllarda halkın aleyhine o kadar çok yasal düzenleme yapılmıştı ki iktidarların
“…basitçe görmezden gelerek, müdahale etmede yetersiz kalarak, önlem almayı
reddederek, hukuki biçimciliğin ve politik felcin birbirini takviye ettiği
karmaşık ve mükemmeliyetçi uygulamaların arkasına sığınarak” halkı
sömürmesine ve baskı altın almasına dikkat çeken Bilim ve İktidar’ın editörleri Federico Mayor ve Augusto Forti’nin kulakları çınlamaktan sağır oldu. Söz konusu
KHK ile o kadar çok kanunun maddesi değiştirilmiş ki; izlemek, eleştirmek, görüş
vermek, yorum getirmek, görüşleri, yorumları ve eleştirileri multidisipliner
olarak izleyip okumak; sivil ve resmi kurumlarda çalışan uzman ve bilim
insanlarının kapasitesini aşan büyük bir iş yükü ve zorluk oluşturuyor.
Sadede gelelim,
portör (taşıyıcı hastalık araştırma) tetkik ve muayenesini düzenleyen eski
haliyle “Yenilecek ve
içilecek şeyler satan veya veren veyahut taharet ve nezafete mütaallik sanatlar
ifa edenler her üç ayda bir kendilerini muayene ettirerek bir sıhhi rapor
almağa mecburdurlar. Bunlardan devrei sirayette frengi ve sari verem ve cüzzama
müptela olanlarla halkın istikrah ve nefretini mucip bir cilt hastalığına duçar
olanlar sanatlarını icradan menolunurlar.” şeklindeki
UHK Madde 126: “Gıda üretim ve satış yerleri ve toplu tüketim yerleri ile insan bedenine
temasın söz konusu olduğu temizlik hizmetlerine yönelik sanatların ifa edildiği
iş yeri sahipleri ve bu iş yerlerinin işletenleri, çalışanlarına, hijyen
konusunda bu iş yerlerindeki meslek ve faaliyetin gerektirdiği eğitimi vermeye
veya çalışanların bu eğitimi almalarını sağlamaya, belirtilen eğitimleri almış
kişileri çalıştırmaya, çalışan kişiler ise bu eğitimleri almaya mecburdurlar.
Bizzat çalışmaları durumunda, iş yeri sahipleri ve işletenleri de bu fıkra
kapsamındadır.
Bulaşıcı bir hastalığı
olduğu belgelenenler ile iş yerinin faaliyet ve hizmetlerinden doğrudan
yararlananları rahatsız edecek nitelikte ve görünür şekilde açık yara veya cilt
hastalığı bulunanlar, bizzat çalışan iş yeri sahipleri ve işletenleri de dâhil
olmak üzere, alınacak bir raporla hastalıklarının iyileştiği belgeleninceye
kadar, birinci fıkrada belirtilen iş yerlerinde çalışamaz ve çalıştırılamazlar.
Çalışanlar, hastalıkları konusunda işverene bilgi vermekle yükümlüdür.” şeklinde değiştirilmiş;
“126’ncı maddede zikrolunan sıhhi muayene meccanen
belediye tabipleri tarafından yapılır. Belediye tabipleri bulunmayan yerlerde
bu vazife hükümet tabipleri tarafından icra olunur. Mahalli belediyelerince
hangi meslek ve sanat erbabının muayeneye tabi olduğu 266’ncı maddede
zikredilen nizamnameye dercolunur.” biçimindeki
UHK Madde 127 ise: “Madde 127- 126 ncı maddede belirtilen iş
yerlerindeki hijyen eğitimine yönelik hususlara, bu iş yerlerinde
çalışmaya engel bulaşıcı hastalıkların ve cilt hastalıklarının neler olduğuna,
iyileşme hâlinin belirlenmesine, hangi meslek ve sanat erbabının 126 ncı madde
kapsamında olduğuna ilişkin usûl ve esaslar, Sağlık, İçişleri ve Gıda, Tarım ve
Hayvancılık Bakanlıklarınca müştereken çıkarılacak yönetmelikle
düzenlenir.
126 ncı maddede
belirtilen iş yerlerinde bulaşıcı bir hastalık veya bir salgın hastalık çıkması
durumunda, bu hastalıkla alakalı gerekli incelemeler, analiz masrafları iş yeri
sahipleri ve işletenlerince karşılanmak üzere ilgili kurumlar tarafından
yapılır.
126 ncı maddede belirtilen iş yerlerinde
bulaşıcı bir hastalık veya bir salgın hastalık çıkması hâlinde doğacak hukukî
sorumluluklar ile bu durumdan zarar gören kişi veya kurumların hukukî yol
vasıtasıyla talep edebilecekleri tazminat ödemeleri veya olabilecek diğer
ödemeler iş yeri sahiplerine ve işletenlerine aittir.” şekline getirilmiştir. İlk
halinde iken muayeneyi yapacak bu hekimin önce sağlık ocağı hekimi, sonra ise aile
hekimi oldu. Müfettişin istediği rapor işte UHK’da belirtilen bu ‘sıhhi rapor’.
05.07.2013 tarihli ve 28698 sayılı Resmi Gazetede
yayımlanan Hijyen Eğitimi Yönetmeliği’nin ‘Çalışmaya engel teşkil eden hastalıklar’la ilgili maddesinde:
“MADDE 9- (1) Aşağıda belirtilen hastalıkları bulunanlar iyileşme
hâlini/bulaştırıcılığın olmadığını raporla belgeleyene kadar bu Yönetmelik
kapsamındaki iş yerlerinde çalışamaz ve çalıştırılamazlar:
a) Gıda ile taşınabilen bir
hastalığı olan veya bu hastalığın taşıyıcısı durumundaki kişiler ile ishali
bulunanlar.
b) Vücudun görünür kısımlarında
açık/enfekte yara, deri enfeksiyonu ve benzeri halkta tiksintiye yol açabilecek
deri lezyonları bulunanlar; cüzzam, frengi ve verem hastalığına yakalananlar.
c) 30/5/2007 tarihli ve 26537 sayılı
Resmî Gazete’de yayımlanan Bulaşıcı Hastalıklar Sürveyans ve Kontrol Esasları
Yönetmeliğinde yer alan, hijyen ilkelerine uyulmadığı durumlarda halk sağlığı
açısından problem oluşturabilecek hastalığı bulunanlar.
(2) Çalışanlar, hastalıkları konusunda işverene bilgi
vermekle yükümlüdür.” denmektedir,
ancak bunu nasıl nerede ne zaman yapılacağı belirtilmemektedir.
Görüldüğü gibi bizim
portör muayenesi diye adlandırdığımız hekim muayenesi ve tetkikleri, kalkmış değildir,
ancak çalışanda ‘belirtilen hastalıkları bulunanlar
iyileşme hâlini/bulaştırıcılığın olmadığını raporla belgelenmesi’nin
kim tarafından talep edileceği, “rahatsız edecek nitelikte ve görünür şekilde açık yara
veya cilt hastalığı bulunanları”, “cüzzam,
frengi ve verem hastalığına yakalananlar”ı (ne, nerede?) kimin
saptayacağı, saptamayı yapacak bu hekimin
(kim?) hangi kurum (nerede?) olacağı,
muayenenin ne zaman, nasıl yapılacağı (ne zaman, nasıl?) KHK ve emrettiği yönetmelikte Hijyen Eğitimi
Yönetmeliği’nde ayrıntılı olarak
yazılmamıştır. Hastalık ve sağlık durumu işçini beyanına (sorumluluğuna) bırakılmıştır:“Çalışanlar,
hastalıkları konusunda işverene bilgi vermekle yükümlüdür.”. Bilgi verse n’apacaksın; vermese
n’apacaksın? İş güvencesini olmadığı bir toplumda kim bende bulaşıcı hastalık
var bilgisini işverenine bildirir?
Sağlık hukuku, Halk Sağlığı Okullarının
bünyesinde bulunması gereken ve hukuk fakültelerinde bilim dallarının olması
gereken halk sağlığının ileri uzmanlık ve lisans üstü (master-doktora) alanlarından
birisidir. Yasa yazmak, önemli; uygulamak zor bir iştir. KHK gibi, torba yasa
gibi bir sakat hukuk metinlerinin içine konulan 5N1K (Ne, nerede, neden, ne
zaman, nasıl ve kim) yönünden eksiklerle dolu, topu sürekli taca atan, sürekli tribüne oynayan, gerçekçi ve ülke
yararına olmayan popülist hukuk düzenlemelerinin ve uygulamalarının sonuçlarını
dahi izleme yeteneği olmayan bir ülke yaratıldı.
Not: Mart 2015 tarihinde Halkın sağlığı.org sitesinde yayınlanmıştır. Site yayınına son verince buraya taşıdım.
Not: Mart 2015 tarihinde Halkın sağlığı.org sitesinde yayınlanmıştır. Site yayınına son verince buraya taşıdım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder