ÇİVİSİ
ÇIKMIŞ BİR TOPLUMDA GRİP SALGINI NASIL YÖNETİLİR?
Umur Gürsoy, Halk Sağlığı Uzmanı
Karagöz-Hacivat oyununda olduğu gibi
“Grip salgını geldi, hoş geldi!” Bazıları ne kadar adını ağızına almak istemese
de yine ‘adı batasıca hayvan’ gribi
idi. 2009’da başlayıp 2010’da sönen; dünyayı etkisi altına alınca adı en üst salgın
düzeyi olan Pandemiye çıkan Domuz Gribi nedendir bilinir; Türkiye’yi çok sevdi.
Pek çok baş yöneticinin ve bazı tıp
profesörlerinin sözlerine kulak veren başta sağlıkçılar olmak üzere milyonlarca
kişi 2009 yılında aşılanmadıkları için domuz gribi hükmünü 2015-16 kış
aylarında da sürdürüyor. Bir göğüs hastalıkları profesörü en çok izlenen haber
saatinde televizyonlara çıkıp “aşı ticari bir oyun, korumaz; boş verin D
Vitaminini şu beş otu yiyin” deyince toplum ilginç biçimde koskoca sağlık
bakanlığı teşkilatına ve onun bağışıklama ile ilgili çok alanlı tıp bilimi
kurullarına inanmıyor. 2009 Pandemisinde de zamanın başbakanı ve muhtemelen
danışmanları da aynı şekilde düz mantıkla düşünüyordu, aşı olmadılar, Sağlık
Bakanlığı ile ters düştüler ve bütün bağışıklama (toplum aşılaması)
hizmetlerinin geleceği baltalandı.
Hiç kimse anti-virüs ilacının da bütün
diğer aşılar ve bütün diğer ilaçlar gibi ticari mal olduğunu ve çoğunun yabancı
ülke şirketlerinden alındığını vb. düşünmedi. Sağlık ekonomisinde de, klasik
ekonomide de bunun adına bilanço deniyor: Aşı olmadık ne kaybettik; aşı
olsaydık ne kaybedecektik? Ölümlerin az olması, hastalığın toplumsal zararının
az olduğunun göstergesi ve kanıtı mıdır? Kaldı ki 2009 yılında salgının
başlamasından bir ay sonra, artık, bütün grip vakaları domuz gribi kabul
edilerek ihbar ve boğaz sürüntüsü (kesin tanı) zorunluluğu kaldırıldı.
İnsanların hangi hastalıktan öldüğü bilinmediği için aynı Çernobil nükleer
felaketinde ölenlerin sayısının sadece 31 itfaiyeci ile sınırlı kalması gibi
bir durum Türkiye için de geçerli oldu. Belki 2009 salgınında gripten ölüm
sayısını biliyorduk, toplam grip sayısını bilmiyorduk, bu yüzden salgını
şeddetini hiçbir zaman hesaplayamayacağız. Aynı şekilde grip nedeniyle işe
devamsızlık ve hastane yatışları ve tedavi giderleri (sokağa atılan ilaçlar
dahil) nedeniyle kayıplarımızı hesaplamak için çaba göstermedik. Ebru
Çobanoğlu’nun “Grip Aşılaması: Kanıt ve Kamu Politikaları Arasındaki Uçurum”
başlıklı yazısını da böyle okuyorum: Bilinenler bilinmeyenlerin % kaçıdır? Her
ne kadar salgın bilgisi evrenseldir ve uygulamaları bilimin ışığındadır, ama
epidemiyoloji biliminin yer/zaman/kişi (toplum) ilkesine göre aynı zamanda
ulusaldır ve toplumdan topluma görelidir (1).
Aşı olmayan toplum hastalanır, okulları
kapalı kalır. Öğretmenler, sağlıkçılar, bankacılar, fabrikalarda çalışan
işçiler, onları getirip götüren servis, otobüs, dolmuş vb. şoförleri, askerler,
güvenlik görevlileri 3-7 gün çalışamaz veya verimsiz çalışırlar. Hastane ve
hekime başvuru ve ilaç giderleri artar. Bütün kamu hizmetlerinde
hesaplanabilir, ama baş yöneticilerce hesaplanmayan zarar oluşur. Ve toplumun
risk gruplarında (çocuklar, gebeler, kalp, akciğer ve şeker hastalarında ve
yaşlılarında) erken ölümler oluşur. Domuz gribi ve bütün aşı ile korunulabilen
hastalıklar, aşı olmayanlardan oluşan toplum grubu için Allah’ın sopasıdırlar.
Biz halk sağlığı hekimleri tedavi
(klinik) hekimlerinin aksine toplumu tek tek hastalara değil, bir bütün ve
bütün yaş ve cins ve meslek gruplarına reçete veririz. Yani ne yapılması
gerektiğini toplum ve ülke çıkarlarının tamamını düşünerek karar veririz. Aldığımız
eğitim bizi sadece hastasına değil, toplumun bütün bireylerine karşı sorumlu
yapar. Dolayısıyla halk sağlığı hekimine grip aşısını boşamak kolay değildir.
Siz gelin beni okuyun, ister yönetici ve
ister sade bir yurttaş olun, grip salgınına karşı ülkemizin her sağlık kurumunca
hazırlanmış olması gereken Grip Pandemisi Planı’ndan aldığım şu öğütleri kendinize
uygulayın:
1.
Eğer Sağlık
Bakanlığı’nın yüksek risk grubu olarak tespit ettiği aşağıdaki gruplardan
iseniz hastalığınızı belirten heyet raporuna istinaden tüm tabiplerce reçete
edildiğinde aşıların bedelleri kurumlarınca ödenmekte olduğundan grip aşınızı
daha yaptırmadı iseniz bile hemen şimdi yazdırın ve aşınızı olun:
a.
65 yaş ve
üzerindeki kişiler ve yaşlı bakımevleri ve huzurevlerinde kalan kişiler sağlık
kurulu raporu aranmaksızın,
b.
Astım dâhil süreğen
akciğer ve kalp-damar hastalığı olan erişkin ve çocuklar,
c.
Şeker hastalığı
dâhil herhangi bir süreğen iç salgı bezi (metabolik) hastalığı, böbrek
yetmezliği, hemoglobin yapım bozukluğu hestalığı (hemoglobinopati) olan veya kanser
ilacı gibi bağışıklık baskılayıcı (immunosupresif) alan erişkin ve çocuklar,
d.
6 ay–18 yaş
arasında olan ve uzun süreli aspirin tedavisi alan çocuk ve ergenler (11-21
yaş).
2.
Kamu
hizmetlerinin aksamaması ve salgını yayılmaması için aşağıdaki meslek grupları
üyesi iseniz hemen aşılanın:
a.
Kamu yönetimi
açısından anahtar rol oynayan kişiler (Cumhurbaşkanı, başbakan ve hükümet
üyeleri, illerde valiler ve müdür ve şube, okul müdürleri vb.,
b.
Başta doktorlar
ve hemşireler olmak üzere sağlık personeli (Ambulans şoförleri ve laboratuvar
personeli dahil),
c.
Aşı dağıtımından
(varsa aşı üretiminden) sorumlu personel,
d.
Telekomünikasyon,
elektrik temini, su temini ve toplu taşıma hizmetlerinin sürdürülmesinde
anahtar rol oynayan kişiler,
e.
İtfaiye
personeli,
f.
Polis teşkilatı,
askeri personel, Sivil Savunma teşkilatında çalışanlar.
3.
Bu da benden: Bütün
aile bireyleri olarak her iş veya okuldan her eve veya yemeğe oturuşta
ellerinizi en az bir dakika köpürterek yıkayın (musluk başını köpüklemeyi
unutmadan), insanlarla öpüşmeyin, ağzını örtmeden hapşıranların ortamından
hızla çıkın.
Kur’an’da yazılı olmayan hiçbir şeye inanmayanların, komplo teorilerine
ve psikolojik savaş propagandalarına inananların çok olduğu bir toplumda zor da
olsa; domuz veya değil, herhangi bir grip salgınından ülkenin korunması ve baş
edebilmesinin yukarıdakilerden başka bir yolu yoktur. Bu bir salgınbilim ve
güvenlik ahlâkıdır.
Aşılanmanın zamanı her ne kadar salgın başlamadan önce idi ise de,
bilimsel gerçekler gereği aşılandıktan hemen sonra başlayan koruma bir ay
içerisinde giderek artar. Ayrıca her virüs aşısında ve virüs hastalığında olduğu
gibi vücutta bir virüs varken diğer virüs vücutta hastalık yapamaz. Biz buna virüs
interferansı (Virüsler arasında çatışma, aynı anda veya zaman aralıklarıyla
iki değişik virüsün etkisine maruz kalan hücrede bir virüsün diğerinin etkisini
azaltması veya ortadan kaldırması) diyoruz
(2).
Yüksek risk grubundakiler
ve yüksek risk grubuna girmeseler de risk grubundaki 5 yaşın altındaki çocuklar
ve gebeler domuz gribi olsun veya olmasın, grip hastalığını genel toplum
bireylerinden daha ağır geçirirler, yüksek risk gruplarındakilerin, gribe
yakalanmış gebelerin ve çocukların hastaneye yatma olasılıkları ve ölüm
tehlikeleri genel topluma göre daha fazladır. Bu ve yukarıdaki nedenlerle nedenle
hangi yaşta ve gebeliğin hangi ayında olurlarsa olsunlar küçük çocukların,
yüksek risk gruplarının, gebelerin ve yukarda saydığımız meslek grupları
üyelerinin salgın zamanı grip aşısı olmaları önerilir. Grip aşısı yapılan
gebelerin bebekleri de gripten korunmuş olurlar.
Yazıyı, halkinsagligi.org
adresimizde daha önce yayımlanan Özlem Kurt Azap’ın
“Domuz” değil “bildiğimiz” insan gribi! “ başlıklı yazısını da okumanızı
önererek bitirelim. Özellikle “Her yıl görülmesi beklenen grip olgularının bu yıl
niçin gündemin ilk sırasına oturduğunu anlamak gerçekten zor.” cümlesine
benim de katıldığımı belirterek.
1. Çobanoğlu E. “Grip Aşılaması: Kanıt ve Kamu Politikaları Arasındaki Uçurum”. http://www.halkinsagligi.org/grip-asilamasi-kanit-ve-kamu-politikalari-arasindaki-ucurum-ebru-cobanoglu/#comment-202.
3. Azap Ö.K. “Domuz” değil “bildiğimiz” insan gribi!”. http://www.halkinsagligi.org/domuz-degil-bildigimiz-insan-gribi-ozlem-kurt-azap/#comment-201.Not: Ocak 2016 tarihinde Halkın sağlığı.org sitesinde yayınlanmıştır. Site yayınına son verince buraya taşıdım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder