ÇERNOBİL
FELAKETİNİN YARI ÖMRÜ
Stronsium
90 yağıyormuş
ota, süte, ete,
umuda, hürriyete,
kapısını çaldığımız büyük hasrete.
Nazım Hikmet
Umur Gürsoy
Halk Sağlığı Uzmanı
1972 yılında
başlayan Türkiye’nin kendi topraklarına nükleer santral kurma macerası 45.
Yılına girerken; 26 Nisan 2016 saat 01.30’de dünyanın başına gelen insan
kaynaklı en büyük felaket olan Çernobil’in Nükleer Kazasının da 31. Sene-i
devriyesine nail olduk. Kaza olduğunda 0-15/18-20 yaşını yaşayanlarla kazadan
0-15/18-20 yıl sonra doğanlar (1971/69-67-2001/2003/2005 arasında doğanlar) radyasyon
kirliliğinin en yüksek olduğu yıllarda büyüme ve gelişme çağında; metabolizmaları
çok yüksek olan yaş grubu idi. Bu Çernobil kohortu bugün 15 ila 45 (18-48/50)
yaşlarındalar. Kazanın üzerinden tam 30 yıl geçti, ama Türkiye’de Çernobil
konulu yapılmış 30 bilimsel araştırma bulamazsınız. Çünkü üniversitelere konan “Çernobil konulu açıklama ve araştırma
yasağı” resmen kalkmadı.(1) Bilim insanlarımızın da böyle yasaklarla ve
araştırma zorluklarıyla dolu ulusal konularla pek ilgisi yok. Elimizdeki tek
araştırma şansı bu kohortdaki ölümlerin, hastalıkların ve
psiko-sosyal/entelektüel yaşamla ilgili sorunların diğer yaş grupları içindeki
oranlarına bakıp farklı olup olmadığını araştırmak, ama Türkiye’nin ölüm ve
ölüm nedeni istatistikleri maalesef ne sayıca ne de nitelik olarak doğruları yansıtıyor.
(2)
Her ne kadar bir
nükleer kazada sayıları birkaç yüzü bulan sayıda radyoaktif madde, kazanın
başlamasında 30 dakika ile 30 saat içerisinde çevreye salınsa da; bunlardan
sadece 54 tanesinin fiziksel yarılanma ömürleri 25 saatin üzerindedir.(3) Atmosfere
radyasyon sızıntısına neden olan Çernobil gibi bir nükleer santral kazasından
sonra, santralden uzaktaki kurbanların sağlık etkilerinden sorumlu üç
ışınımetkin çekirdekçik (radioactive isotope) vardır: Fiziksel yarı ömrü
(Tf) 8 gün olan İyot-131 (I-131), Tf=28,8 yıl olan stronsiyum-90
(Sr-90) ve Tf =30 yıl olan sezyum-137 (Cs-137.)(4,5)
Fiziksel yarı
ömür, ışınımın canlı dokudaki etkisini anlamamız için yeterli değildir. Çünkü
hangi yoldan alınırsa alınsın ışınımetkin çekirdeğin vücudumuzdan atılıncaya
(ter, idrar ve dışkı vb. yoluyla) ya da yerleşeceği organa (kemik, tiroid bezi,
yumurtalık veya erbezleri vb.) gidinceye kadar vücutta izlediği metabolik yol dediğimiz
bir yol vardır. Bu yüzden, bir maddenin sağlık etkilerinde biyolojik yarı ömür
ve etkin (effective) yarı ömür kavramı daha önemlidir. Fiziksel yarılanma ömrü
ne olursa olsun (kısa ya da uzun) vücuda giren bir ışınımetkin maddenin
yarısının vücuttan atılması için geçen süreye o maddenin biyolojik yarılanma
ömrü (Tb) denir; ama kemikte biriken kalsiyum gibi bazı maddeler
için biyolojik atılım yıllar boyu sürebilir (kimyasal madde vücutta birikir).
Bu nedenle fiziksel ve biyolojik yarı ömre göre hesaplanan bir de etkin
(etkili) yarı ömür (Te) tarif edilir ve Te=Tf X
Tb / Tf + Tb formülü ile hesaplanır (6,7).
Etkin yarı ömür, fiziksel ve biyolojik yarı ömür
göz önünde bulundurulduğunda, vücuda alınan maddenin (etkili olan) yarısının vücuttan
atılımı için geçen toplam süredir (8).
Biyolojik sistemler karmaşıktır ve etkin yarılanma ömrü, vücuda farklı
yollardan alınan ve tek bir metabolik yola sahip olmayabilen (örn. Sezyum) farmakolojik
veya kimyasal maddelerin yarısının vücuttan atılması için geçen, mekanizmaları
birden fazla ve oldukça bağımsız süreçlerin toplam süresi anlamına gelir. (7)
Bu nedenle sağlık etkilerini, ışınımetkin çekirdeğin alınım dozu kadar
biriktiği veya girdiği metabolik yol ve etkin yarı ömür belirler.
I-131, tiroit
bezinde birikir ve tiroid bezi kanserlerinden ve hastalıklarından sorumludur.
Kalsiyumun metabolik yolunu izlediği için Sr-90’ın tamamı kemikte birikir ve
kan yapıcı organımız kemik iliğini sürekli radyasyona sunuk bırakarak kan
kanserleri ve kan hastalıklarından sorumlu olur. Cs-137 bütün metabolik yolları
kullandığı için vücuda eşit olarak dağılır ve bütün organ dokularını radyasyona
maruz bıraktığı için genel vücut kanserlerinden, erken yaşlanmadan (ömrün
azalması), bağışıklık sistemi hastalıklarından (diabet) ve kadın ve erkek üreme
organındaki üreme hücrelerini ışınıma uğrattığı için gelecek nesillerdeki
genetik hasarlardan sorumludur (4,5).
Bu
anlamda I-131’in biyolojik yarı ömrü 80-57 gün; Cs-137‘nin biyolojik yarı ömrü
70-110 gündür (10,11). Biyolojik yarı ömür süreleri üzerinde tam bir anlaşma
yoktur ve yıldan yıla yapılan yeni araştırmalar ve Birleşmiş Milletler
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun (IAEA) Uluslararası Radyasyon Koruma
Kurulu’nun (International Commission on
Radiological Protection) (ICRP) tavsiyeleriyle bu süreler
değişmektedir. Örneğin 1959 yılında ICRP’nin I-131 için verdiği biyolojik ömür
138 gündü. 1980’de ICRP bu süreyi 80 gün olarak düzeltti. Bazı araştırmacılara
göre bu sürenin 57 gün olması gerekir (12). Aynı biçimde Cs-137’nin biyolojik
ömrü iki farklı kaynakta 70 ve 110 olarak verilmektedir. (10,11)
Daha önceki yayınlarda “Kemikten atılımı pratik anlamda yok” diye
bildiğimiz Sr-90’ın biyolojik yarı ömrü çeşitli kaynaklara göre 14 ila 600
günden 1000 güne; 18 yıla, 30 yıla ve en üst süre olarak ise 49 yıla kadar
değişik verilmektedir. Bunun nedeni Sr-90’ın vücutta izlediği karmaşık metabolik
yollardır. Bununla birlikte bütün atılım yollarının ortalaması olarak ortalama
biyolojik ömrü 18 yıl kabul edilmektedir. Sr-90 ve diğer radyoizotopların atılım
hızı vücut ve kemik metabolizmasının yaşa ve cinse, yaşam tarzına vb. bağlı farklılıklar
nedeniyle cins ve yaş durumundan çok etkilenmektedir (13).
Bu
durumda kaynaklarımıza ve hesaplamalarımıza göre nükleer santral kazalarının
sağlık sonuçlarından ağırlıklı olarak sorumlu olan yukardaki üç elementten Sr-90’ın
etkin yarılanma ömrü bütün yaş ve
cinsler ortalaması olarak ortalama 11 yıl, I-131’in etkin yarı ömrü 7 gün ve Cs-137’nin etkin yarı ömrü de 70 ila 108 gün olarak kabul edebiliriz (10).
Nükleer
santral tehlikesinin çok da uzun sürmediğini düşünüp yüreğinize bir ferahlık mı
geldi? Yanılıyorsunuz; öncelikle bu etkiler santralden uzaktaki kurbanlar için
geçerli ve radyasyon vücuda bir kere alındığında söz konusu. Ama nükleer
santral kazası olduğunda radyasyon kirliliği bir günde, su sıkınca ateşin ve dumanın
biten herhangi bir yangın gibi birden sonlanmıyor ki? Üstelik etki bir kere
olsa da sağlık sonuçlarının ortaya çıkması 40 yıl ve nesiller boyu olabiliyor. 26
Nisan 1986’da olan Çernobil Nükleer santralı kazasının boyutun anlamak için 10
Mayısa kadar 15 gün boyunca Türkiye’yi de içine alan Avrupa ve Asya’da nereleri
kirlettiğini Cs-137 cinsinden bir daha görmek isterseniz 2005 yılında Fransız
ulusal radyasyon koruma ve nükleer güvenlik kurumu Institut de Radioprotection
et de Sûreté Nucléaire’in (IRSN) tarafından 15 dakikada bir yapılan ölçümlerden
üretilen canlandırmanın başlat okunu tıklamanız yeterli: http://www.irsn.fr/FR/popup/Pages/tchernobyl_video_nuage.aspx. Fukushima deniz
yaylımı için de bu adresteki en alttaki hareketli simülasyona bakınız: http://cerea.enpc.fr/fukushima/index.html. Atmosfer
yayılımını gösteren kaynak bulamadım, ama aradan geçen 6 yılda okyanus
canlılarında ne gibi bir birikim oldu ve insana yansıması nasıl incelemek
gerek, ama Türkiye için önemli bir tehdit oluşturmuyor.
1986
Çernobil ve 2011 Fukushima kazaları bir kez daha gösterdi ki nükleer yangın
kolay sönmüyor, günlerce, aylarca devam ediyor ve radyasyonlu bulutlar fiziksel
ömrünün yarısını, daha sonra, kalan yarısının, daha sonra yarısının yarısının
yarısını…. sonsuza kadar azala azala da olsa; ete süte hürriyete yağdıra
yağdıra dünyanın karalarını ve denizlerini iki kez dolaşır. Her yaşta, her nefes
alışta, her süt ve süt ürünü tükettiğimizde; soframıza gelen her balıkta,
yediğimiz ve yemeğimize kattığımız her besin maddesinde onu tekrar tekrar
vücudunuza alıyor ve biyolojik yarılanma ömrünü yaşatıyoruz. Birikimli etki
ömür ve nesiller boyu sürerken (14) beraberinde bu etkileri ölçüp, hesaplayıp
önlem almamızı sağlayacak araştırma yasakları da hâlâ sürüyor. (8)
İşte bu
yüzdendir ki sadece şehitler değil; nükleer santral kazaları da ölmez!
Kaynakça:
1.
Gürsoy,
U. Barışta ve Normal Çalışma Koşullarında Akkuyu Nükleer
Santral(ler)inin Halk Sağlığı Yönünden Risk Değerlendirmesi. Toplum ve Hekim,
Eylül-Ekim 2000, 15(5).
2. HEAL. İletişim Kiti: İskenderun Korfezi’nde Komurden Elektrik Üretimi ve Sağlık. http://env-health.org/IMG/pdf/heal_tr_iskenderunkorfezi_iletisimkiti_sub2016_final.pdf. Erişim Tarihi: 14.04.2016
3.
Soyberk, Ö. Nükleer
Bir Kazada Çevre Kirlenmesi ve Toplum Sağlığı Sorunları. Çevre'85 Çevresel Etki
Değerlendirmesi Sempozyumu, 5-7 Haziran 1985, İzmir, Dokuz Eylül Çevre
Mühendisliği Bölümü.
4. WHO. Nuclear
Power: Accidental Relaeses-Practical Guidance for Public Health Action. Report
on a WHO Meeting, 1-4 October 1985, Mol, Belgium:1987.
5.
Dvorak, V. Ionizing
Radiation. in Last, J. M., Wallace B. R. (ed. by), Cannor, E. B-C....(at
al.), (ass. Ed. by), Maxcy-Rosenau-Last Public Health and Preventive Medicine,
13th ed., U.S.A. Prentice-Hall International Inc:1992.
6.
Collins, J. C. Health
Hazards of Ionizing Radiotions and Radioactive Substances. in Hobson, W. (ed.
by), The Theory and Practice of Public Health, Fifth Ed., New York, Toronto,
Oxford University Press:1979
7.
Effective Half-Life. https://en.wikipedia.org/wiki/Effective_half-life. Erişim Tarihi:
14.04.2016
9. European Nuclear
Society (ENS). Effective half life. https://www.euronuclear.org/info/encyclopedia/h/half-life-effective.htm. Erişim Tarihi:
14.04.2016
11.
Kramer HG., Hauck BM., Chamberlain MC. Biological Half life of
Iodine in Normal and Athyroidic persons. http://www.lanl.gov/BAER-Conference/BAERCon-46p027.htm. Erişim Tarihi:
12.04.2016
13.
Elekro Manyetik Radyasyon. Güler Ç., Çobanoğlu Z. http://sbu.saglik.gov.tr/Ekutuphane/kitaplar/css32.pdf. Erişim Tarihi: 14.04.2016
Not: Nisan 2016 tarihinde Halkın sağlığı.org sitesinde yayınlanmıştır. Site yayınına son verince buraya taşıdım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder