SELÂLAR
KİMİN İÇİN VERİLİYOR?
Umur Gürsoy
Ada değildir
hiçbir insan, bütün değildir tek başına;
anakaranın
bir parçasıdır, bir damladır okyanusta;
bir parça
toprağı alıp götürse deniz,
küçülür
Avrupa, sanki yiten bir burunmuş,
dostlarının
ya da senin toprağınmış gibi,
ölünce her
insan, ben de küçülürüm,
çünkü
insanoğlunun bir parçasıyım ben;
İşte bu
yüzden hiç sorma çanlar kimin için çalıyor;
çanlar senin için çalıyor.
John Donne
(Çev. Umur
Gürsoy)
Hemingway'in ünlü romanının adındaki
“Çanlar kimin için çalıyor?” sorusunun İslam coğrafyasındaki karşılığı “Selâlar
kimin için veriliyor?”dur. Halk arasında “Selâ
veriliyor; Selâ okunuyor” şeklinde konuşulan veya “ Sela kimin için
okundu?” şeklinde merak edilen selâ (salâ); çoğunluktaki Sünni (Hanefi)
Müslümanlar için, ölüm haberini eşe dosta bildirme ilanından önce Hz.
Muhammet’e övgü dolu bir dua ve selam metni olup kendine özgü hüzünlü ezgisiyle
okunur.
Halk sağlığı bilimine göre en çok öldüren
en çok sakat bırakan ve en çok hastalık yapan nedenler halk sağlığı sorunudur.
Bu nedenle bir ülkenin sağlık durumunun izlenmesi, nüfus ve sağlık
politikalarının ve sağlık hizmetleri ile igili düzenlemeler ve yeni girişimlerin
yapılabilmesi için en önemli veriler ölüm ve doğum sayıları ve
istatistikleridir. Ölüm ve doğum sayılarını ve ölüm nedenlerini yaş ve cins
gruplarına göre tam ve iyi bilmeyen ülkelerin ne yurttaşlarının doğuştan
beklenen yaşam süresi ve yaşam ümitleri sürelerini ne de diğer hastalık ve
ölümlülük oranlarını doğru bilmesi ve ne de toplumun sağlığının iyiye/kötüye
gidişini izlemesi olasıdır. Bunun sonucu yanlış ve hatalı sağlık ve nüfus
politikalarının uygulamaya sokulmasıdır.
Hastalıkların ve ölümün en az üç nedeni
vardır: Temel, ara ve son neden. Türkiye, daha önce sadece il ve ilçe
merkezleri için yayınladığı ölüm istatistiklerini 2009 yılından itibaren
iyileştirerek bütün yerleşim yerlerinden de (köy ve beldeler dahil) toplam ölüm
ve ölüm nedenlerini nitelikli hale getirme çabasındadır. 2009 yılından
başlayarak ölüm nedenleri, ölüm öncesi ikamet edilen il temelinde yaş grubu ve
cinse göre toplanmaktadır. Halk sağlığı bilim topluluğunda yaptığım akademisyen
görüşmelerine göre 2012’ye kadar ölüm istatistiklerinin sorunlu olduğu
belirtiliyor. Sorunlar, ölümlerin nedenlerinin hekimler tarafından doğru
tanımlanmaması (Uluslararası Hastalık Sınıflandırması 10. Sürümüne-ICD10 uygun
olmaması) ve ölüm bildirimi sistemi dışında tutulan ölümler yüzünden ölüm nedenlerinin
temel, ara ve son nedenleri ve ölümlerin toplam sayısının doğruluğu ile
ilgilidir. Bu nedenle Türkiye İstatistik Enstitüsü (TÜİK) sık sık
istatistiklerinde düzeltme ve güncellemelere gereksinim duymaktadır. Örneğin
2014’den beri adli süreci kesinleşmiş ölümlerin de ölüm bildirim sistemine
katılmasıyla 2014 yılında böyle bir güncelleme yapılmıştır (Demek ki daha önce
bu ölümler toplam sayıya ve istatistiklerimize girmiyormuş).
TÜİK verilerine göre, 2015 yılında
Türkiye’de toplam 392.429 ölüm olmuştur. Tarafımızdan
yapılan hesaplamaya göre 2015 ölümlerinin %54,29’u erkeklerde, %45,69’u
kadınlardadır. Erkek ölümleri kadınlarınkinden %8,6’lık ya da 33.772 adet daha
fazladır. Erkek/Kadın ölüm nedenleri içerisinde farklılığı en büyük olan ölüm
nedeni grupları: Solunum sistemi hastalıkları (Erkekler %16,78 daha fazla), İyi
huylu ve kötü huylu tümörler (Erkeklerde % 29,5 daha fazla) ve Dışsal
yaralanmalar ve zehirlenmelerdir (Erkekler %41,02 daha fazla) (1).
Kamuya açık TÜİK istatistiklerine göre
2015 İkamete göre ölüm nedenlerinin “Dışsal yaralanmalar ve zehirlenmeler”
grubundaki 17.696 adet ölümün “cinayet ve saldırıya bağlı ölümler” alt
grubundaki 970 ölümün ise 778’i (%80,21) erkek ölümüdür. “Cinayet ve
saldırıya bağlı ölümler” alt grubunun cinse ve yaş grubuna göre dağılımı ve
daha ayrıntılı alt ölüm nedeni başlıkları kamuya açık TÜİK istatistiklerinde
yer almıyor. Terör saldırılarında ölen güvenlik güçleri, sivil ve T.C. nüfusuna
kayıtlı terörist kayıpları bu sayının içinde gösterildiler mi; gösterildi
iseler hangi ölüm nedeni içinde gösterildi; belli değildir (1)
28.03.2016 tarihli Anadolu Ajansı kökenli
bir habere göre: “7 Temmuz 2015-27
Mart 2016 tarihlerini kapsayan 265 gündeki terör saldırılarında 215’i asker,
133’ü polis, 7’si korucu olmak üzere 355 güvenlik görevlisi şehit edildi...
arasında 11 çocuğun yanı sıra 11 Alman, 3 İsrailli, 2 İranlı ve 1 Filistinlinin
bulunduğu 285 sivil yaşamını yitirirken... Terör saldırılarında, aralarında
güvenlik güçleri, yabancı uyruklu kişiler ile Anadolu Ajansı muhabirinin de bulunduğu 1.897 kişi yaralandı... 3.583 terörist ölü,
601 terörist yaralı olarak etkisiz hale getirildi” (2). Bu durumda teröristlerin
çoğunun T.C. vatandaşı olacağını varsayarak; 2016 yılının cinayet ve saldırı
nedenli ölüm sayılarında en az 3000-4000 civarında artış olması ve cinayet ve
saldırı nedenli ölüm sayısının beş binli rakamlara yaklaşması gerekir. 2016
yılı sonunda TÜİK “Ölüm Nedeni İstatistikleri” yayınlandığında en az bu
sayıları göremezsek, bu başlıktaki ölüm nedenleri istatistiklerimizin de çok
hatalı, eksik veya üzeri karartılmış olduğu anlaşılır.
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre “Her insan,
bulaşıcı hastalıklar, kazalar, savaş, terör, doğal ve yapay afetler vb.
korunulamayan dış çevresel etkenler sonucu yaşamını daha erken kaybetmezse
kalıtsal özellikleri ile edindiği genetik olarak belirlenmiş biyolojik ömrünü
yaşar.” (3).
Ülkenin içinde bulunduğu refah durumu; sağlık, iç ve
dış güvenlik ve hukuk durumu sayılan etkenlerin yurttaşlara olan zararlı
etkilerini değiştirir. Örneğin ileri demokrasiye sahip; hukuk devletinin güçlü
olduğu gelişmiş sanayileşmiş ülkelerinde doğuştan yaşam süresi 82 yılı
bulmuşken örneğin: 2002 yılına kadar 25 yıldan fazla süredir iç savaşın hüküm
sürdüğü, UNİCEF’in
“Dünya’da çocuk olunabilecek en kötü yer” olarak tanımladığı Angola’da
doğuştan yaşam süresi 47 yıldı. İç savaş bittikten sonra bu süre 52'ye (2013)
çıkmıştır (4, 5). Sovyetler Birliği-Afganistan, ABD-Afganistan savaşları;
İran’ın 14 yaş üzeri üretken erkek nüfusunun büyük bir çoğunluğunu kaybettiği
ifade edilen ve galibi olmayan 1980-88 İran-Irak savaşı, 1991 ve 2003’de
Irak’la yapılan 1. ve 2. Körfez Savaşları; Yemen İç Savaşı, Afrika’daki iç
savaşlar, bizim Güney Doğu Anadolu’daki 30 yılı aşkın süren adı konulmamış
savaş ve son olarak Suriye iç savaşı: Emperyalistler ve kapitalistler dışında
kazananı olmayan, ama kaybedenlerinin daima savaşın üzerinde gerçekleştiği
coğrafyalarda yaşayan yoksul ve ezilenler olduğu savaşlardır.
Görünen o ki, selâlar, kuzeyli
emperyalist ve kapitalist devletlerin enerji ve çıkar savaşları uğruna Türkiye
ve çoğu İslam coğrafyasında yer alan güneyli mazlum halkların özellikle erkek
çocukları için veriliyor. Oysa İslamiyet'e göre her ölüm, bir vaaz, bir ders,
bir öğüttür; ama anlaşılan, kimse üzerine alınmıyor ve kimse cinayet, saldırı,
savaş ve terör ölümlerinin önlenmesi için ne yap(ıl)ması gerektiği konusunda
hem fikir değil.
- TÜİK. Ölüm Nedeni İstatistikleri, 2015. http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=21526.
- 265 günlük bilanço: 5 bin 359 terörist öldürüldü. http://www.milliyet.com.tr/tsk-bilancoyu-acikladi-4-bin-432-gundem-2217174/
- WHO (1996). Control of Hereditary
Disease. Geneva: Report of a WHO Scientific Group, Technecal Report
Series, No:865.
- Gürsoy, U. (2004) “Enerjide Toplumsal
Maliyet ve Temiz ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları”, Türk Tabipleri
Birliği Yayını, Ankara.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder