27 Ocak 2014 Pazartesi

HALK SAĞLIĞI İÇİN… 013 (Valiyi Koruma Özel)

Uz. Dr. Tanju Topçu
HALK SAĞLIĞI İÇİN… 013 (Valiyi Koruma Özel)
1 Ocak 1893 tarihinde dünyaya gelen Uz. Dr. Behçet Uz’un; 11 Ocak 2011 tarihinde kaybettiğimiz sevgili Hocamız Prof. Dr. Doğan Benli ve 28.01.2012 tarihinde kaybettiğimiz Uz. Dr. M. Tanju Topçu’nun değerli anılarına”
Umur Gürsoy
Arkadan soldan üçüncü Nusret Fişek, yanındaki Doğan Benli. Sağdan  üçüncü Nevzat Eren, birinci Vural Bertan; iş arkadaşları ile (Çubuk Barajı, Temmuz 1976)(Kaynak: http://galeri.fisek.org.tr/main.php?g2_itemId=11434 adresine 27.01.2014 tarihli erişim)
56.    Ben, 1969 yılında Hacettepe Üniversitesi’ne bağlı olarak kurulan Gevher Nesibe Tıp Fakültesi’ne 1970 Eylülünde başladım. O yıllarda Hacettepe’nin sanırım bütün fakültelerini kazanan öğrencilerden İngilizce ve Türkçe muafiyet sınavlarında başarılı olamayanlar, ilk bir yıl süresince haftada 40 saat İngilizce (Amerikan İngilizcesi) Hazırlık ve haftada 5 saat Türkçe (Anlayarak Okuma) Dersi alırlardı. Lisede yabancı dil dersim Fransızca olduğu ve Türkçe (Türk Dili ve Edebiyatı) dersinde iyi notlarım iyi olmasına rağmen Türkçe muafiyet sınavında 100 üzerinden 70 üzerinde not alamadığım için hem İngilizce hem de Türkçe (Anlayarak Okuma) hazırlık dersini almaya başladım. Düşünüyorum da ne güzel bir kurgu imiş. Kendi dilini iyi bilmeyen öğrencinin yabancı dili öğrenmesi ve kullanması ne kadar anlamsız olurdu. Türkçe dersimiz haftada iki gün salı ve perşembe günleri öğleden sonra İngilizce sınıflarını bulunduğu binada değil Hacettepe Çocuk Hastanesinin Samanpazarı (yokuşun sağındaki) yönündeki park ve teknik tamir atölyelerinin yukarısındaki sanırım Beytepe Kampüsüne taşınmadan önceki (sağlık bilimleri dışındaki) fakültelerin (Fen-Edebiyat vb.) bulunduğu; ilk yıllarda altında öğrenci yemekhanesinin olduğu binada olurdu. 60 kişilik sınıflardan, Allah her ikisine de uzun ve sağlıklı ömür versin; benim sınıfımın birinci yarıyıl öğretmenimiz yazar ve eğitmen Oya Adalı, ikinci yarıyıl ise şair-yazar ve eğitimci Haluk Aker’di. Zira bu dersin eğitim kurgusu böyleydi. Öğrencinin iki öğretmenden de yararlanması ve değişik durumlara alışması amaçlanmıştı. Yılda bir kez de, okuduğumuz bir kitabın özetini öğretmenin önceki ve sonraki iki sınıfının birleşmiş haline (yarısını tanımadığımız 120 kişiye) 10-15 dakikalık bir sunumla iki sınıfa sunuyorduk (Ben Fikret Otyam’ın Gide Gide röportaj serisinden Ak Altının Ağaları ve Oy Fırat Asi Fırat’ı özetleyip anlatmıştım). Bu dersin ve dersteki eğitim yöntemlerinin benim gelecek yaşamımdaki toplum önünde konuşma, okuma zevkimin gelişmesi ve yazı yazmanın püf noktaları konularında da çok büyük etkisi olmuştur. Türkçe sınıflarına hepsi de 12 Eylül Darbe yönetimince kapatılan Türk Dil Kurumu üyesi, dönemin ünlü yazar ve hocaları (benim yukarıda adını verdiğim ve hatırladıklarımdan Adnan Binyazar, Emin Özdemir vb. gibi hepsi de Türkiye’nin önemli dil bilimcileri, edebiyatçıları ve yazarları) giriyordu. 12 Eylül Darbesinden sonra bu Türkçe dersi, “solcu öğrenci yetiştiriliyor” diye kaldırıldı.
1978 Eylülünde son (altıncı) sınıfta (on ay) Kayseri’ye Tıp Fakültesi Hastanesi’nde intern (son sınıf) doktor olarak çalışmaya gidinceye kadar Gevher Nesibe Tıp Fakültesi’nin bütün sınıfları Ankara’da Hacettepe Sıhhiye Kampüsü’nde okurdu. Bizimle birlikte ilk kez 1978 Haziranında 3. ve 4. Sınıflar da Kayseri’ye yollandı. Her sınıfta 40 kişiden Kayseri’ye gidenler yaklaşık 120 kişi olmuştuk. İngilizce hazırlık sınıfından sonra FKB (Fizik-Kimya-Biyoloji) okunan 2. Sınıfta (Dönem I), Birinci yarıyıl haftada beş saat okutulan Organik Kimya dersinden bütün sınav haklarımda da geçemeyince sınıfta kaldım bir yıl beklediğim için (o zaman borçlu geçilemiyordu; şimdi nasıl bilmem) tıbbiyeyi 8 yılda bitirdim. 1979 yılı Mart ya da Nisan ayına (Kayseri Üniversitesi kurulup Kayseri’deki bütün fakülte ve yüksek okullar mal ve öğrenci varlığı ile yeni üniversiteye devredilinceye) kadar öğrenci kimliğimde Hacettepe Üniversitesi Gevher Nesibe Tıp Fakültesi 6. Sınıf öğrencisi yazdı). 12 Eylülden sonraki tıp ve uzmanlık eğitimi aldığım üniversitelerim dağlara taşındı; Kayseri, Erciyes; Bursa, Uludağ Üniversitesi oldu.
57.    Benim zamanımda Hacettepe Tıp Fakültesi lisans (biyoloji) ve lisansüstü (tıp doktorluğu) eğitiminden oluşuyordu (o zaman Hacettepe Tıbbın ilk üç yılını bitirince biyoloji lisans diploması almaya hak ediyordunuz. Birçok arkadaşım bu diplomayla yaz tatillerinde, bir stajı da yakarak dört aylık kısa dönem askerlik yaptılar). Tanju Topçu, 1977 yılında beşinci sınıfta (Dönem IV) 2,5 aylık toplum hekimliği stajımızda yatılı gittiğimiz Kazan Eğitim ve Araştırma Sağlık Bölgesi’nin köy sağlık ocaklarından birinde (köyün-sağlık ocağının adını şimdi anımsayamıyorum) toplum hekimliği asistanı olarak sağlık ocağı hekimliği yapıyordu (1980 yılında halk sağlığı uzmanı olmuş). Sahada hastaya ve çevreye müdahale ve iyileştirme ile ilgili ilk bilgileri ondan öğrendim. Halk sağlığında hocalarımdan sonra sigarası dahil ilk örnek aldığım kişidir. Tek fark, ben Bafra içerdim.
Örnek alınan kişilerin her davranışı doğru olmayabilir. Tanju Ağabey’in çalışma masasındaki kalemliğin yanında devamlı üst üste dizilmiş beş paket filtresiz Birinci sigarası dururdu. Akciğer Kanserinden ölene dek markasını bilmiyorum, ama masasında sanırım yine sigara paketleri vardı.
O yıllarda kadınlarda daha az olmakla birlikte hekimler ve (biz) halk sağlıkçısı erkekler çok ve ağır sigara içicisiydik. Hoca ve ağabey hocalarımdan bildiklerim; Rahmi Dirican, Nevzat Eren, Necati Dedeoğlu, Remzi Aygün, Çağatay Güler, Hamdi Aytekin, Bülent Piyal ve ben sigara (Hikmet Pekcan ise pipo) içiyorduk. Halk sağlığı ve sigara konusuna 9 Şubat Dünya Sigara Bırakma Günü’ne ilgisi nedeniyle Şubat 2014 yazımızda daha ayrıntıda değineceğim.
58.    Doğan Benli derslerimize girmezdi. Zira o Etimesgut Eğitim ve Araştırma Grubu Başkanı idi. Sadece stajın başladığı gün Ankara’dan Etimesgut’a gidince bir ziyaretimizde kısa bir konuşma yapardı. Onu sadece J. N. Lanoix ve M. L. Roy’dan çevirdiği “Sağlık Teknisyeni’nin El Kitabı” kitabından tanırdım. Kitapta Etimesgut Bölgesindeki bir sağlık memurunun uzun süreli klorlama yapmak için bulduğu birbirine bağlı sayısı ve büyüklüğü ihtiyaca göre arttırılabilen içinde Kireç kaymağı ana solüsyonu bulunan bidonlardan oluşan düzenekten de söz ederdi. Bu özellikle dağın tepesindeki çıkılması zor bölgelerdeki köy içme suyu depolarını klorlanmasında depodaki çözeltinin basıncıyla bir ay tıkanmadan damlatmayı sürdürebilen bir düzenek ileriki yıllardaki o zamanki sağlık ocağı hekimliklerim(iz)de çok işime yara(r)dı. Doğan Hoca ile yaşantımda bir de asistanlık öncesi tayin sürecimde görüştüm ve biraz daha tanıdım.
Hacettepe Halk Sağlığı’nın mezuniyetimizden hemen sonra açtığı asistanlık sınavında yedi kişi alınacaktı. Başvuran yedi kişi içinde ben ve Bülent Piyal de vardı. Benim Kayseri’den, Bülent’in de Hacettepe’den (resmi olmasa da) devrimci, solcu eylem sicilimiz vardı. Sonuçta 12 Eylülde hepsi de halk sağlığı asistanlığını bırakıp başka uzmanlık alanlarına giden 4 arkadaşımız dışında sınavı kazanan olmadı. Bülent’le ikimize sınavda 70 puanın üzerinde not alamadığımız söylendi. Asistanlık sınavı sorularından birisi “Doğuştan yaşam süresi nasıl hesaplanır?”dı. Bilseydim kapınıza kul olmaya gelmezdim misali bugün de bilmem, zira bugüne değin meslek yaşantımda doğuştan yaşam süresi hesabı hiç gerek olmadığı gibi hesaplama için gereken doğru ve güvenilir de Türkiye’de hiçbir zaman oluşmadı.
Hacettepe’den boyumuzun ölçüsünü alınca bölümden ayrılmadan son kez uğradığım Nevzat (Eren) Hoca’ya “Hacettepe’den sonra Türkiye’de en iyi halk sağlığı hocası nerede?” diye sordum. Bursa’da Rahmi var, dedi. Ankara’da okuyan bir Bursalı (İnegöl) olarak hiç Bursa Tıp fakültesine gitmemiştim, Rahmi Dirican’a gittim. Rahmi Hoca: “Seni tanımıyoruz, biz Gemlik’i yeni sosyalleştirdik; Doğan Benli bakanlıkta Sosyalleştirme Daire Başkanı. Benim selamım söyle seni bizim sağlık ocaklarından birisine atasın; seni tanıyalım” dedi.
O yıllarda Ankara Garı ile Ulaştırma Bakanlığı ve Hipodrom arasında (Beşevler’e yakın) olan Ankara Otogarındaydı ve Bursa otobüsünden çok erken inmiştim. Yürüyerek Ulus’daki şimdi ticari hayatına son veren Akman Pastahanesi’nin nefis sandviçlerinden yiyip yürüyerek Sıhhiye’ye Sağlık Bakanlığı Binasına vardığımda saat 07.30 civarındaydı. Sosyalleştirme Daire Başkanlığı koridoruna gittim; banklardan birine oturduğum anda tuvaletten ellerini bir küçük havluya kurulayarak Doğan Benli çıktı. Daire başkanı o saatte mesaiye başlamıştı bile. Yüreğimi bir gurur kapladı; biz işte böyle hocaların öğrencisiyiz, diye. Ayağa kalktım ve kendimi tanıştırdım, Makamına geçtik, Rahmi Hocanın selamını söyledim ve isteğimi bildirdim. Arkasındaki her sağlık ocağının bulunduğu yerin bir ışıklı ampul ile gösterildiği Türkiye haritasına döndü ve seni Engürücük Sağlık Ocağı’na tayin edelim, dedi. Gemlik’i dahi görmemiştim ki, köylerinin nerede olduğunu bileyim. Böylece bir sağlık ocağını lambası da kırmızıdan yeşile döndü.
Altı ay "Gemlik'e doğru denizi göreceksin şaşırma" tabelasının hemen alt yamacında Gemlik’e altı km uzaklıktaki Engürücük Sağlık Ocağında çalışıp, iki kez sahte raporlarla askerlikten kaçtıktan sonra bölüm asistanlık sınavı açtı. Benim dışımda bir de Erzurum tıp mezunu bir arkadaş sınava girdi, ben ona göre daha şanslıydım.
Bugün eğer halk sağlığı anabilim dalları nitelikli ve halk sağlığını halk sağlığı için yapan uzman ve akademisyen kadrosu sıkıntısı (!) neden çekiyor sorusunun yanıtı yukarıdaki Doğan ve Rahmi Hocalarımızın yazılı olmayan ilkelerinde kayıtlıdır: Uzmanlık ve akademisyenlik öğrencini yolda ve işte tanırsın.
59.    Suriye’deki iç savaş nedeniyle kapımıza dayanan Suriye’li sığınmacıların 30 Aralık 2013 itibarıyla sayısı, resmi açıklamalara göre 660 bin civarında. Bunların yaklaşık 450 bini kampların dışında ve günlük insani ihtiyaçları ve sağlık hizmetlerini AFAD'ın (Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı) koordinasyonuyla sağlanmaktaymış   (bkz. https://www.afad.gov.tr/TR/HaberDetay.aspx?IcerikID=2668&ID=12).
Suriye’deki durumun Türkiye’ye bütüncü maliyeti konusu yıllık ve toplam olarak bir gün çalışılır elbet.
Sizlerle paylaşmak istediğim konu sağlık alanında bulaşıcı hastalıklarla ilgili maliyetler hakkında fikir ve zikir verecek bir konu. İstanbul ve Ankara’daki büyüklerimiz bilmez, ama içinde yaşadığım ve halen Merkez İlçesi’nin bulaşıcı hastalıklar ve bağışıklama biriminden sorumlu olduğum Osmaniye, Suriyeliler kaynaklı Polio ve Kızamık vakaları nedeniyle önemli bağışıklama ve sürveyans çalışmaları yapılan 11 ilimiz arasında. Bu illerin birisi de Adana.
5 Ocak Adana’nın, 7 Ocak da Osmaniye’nin düşman işgalinden kurtuluşunun 92. Yıldönümü. Her iki ilin de valisi ve vali yardımcıları var. Adana’nınki vatandaşa ‘Gavat’ demekle, ismi listede olmayan vatandaş ve gazileri kurtuluş töreninde tören alanına almamakla ve 31 koruma ile gezmekle ünlü. Geçtiğimiz 5 Ocak’ta Adana Gar’ının önündeki meydanda yapıldığı için trenden indiğimde Adana’nın Kurtuluş Günü törendeki duruma ben de şahit oldum. Alanın merkezine en az 100 metre yarıçapındaki bir barikatlarla çevrili bir çember oluşturmuştu. Vali Çoş, neredeyse 1 metre ara ile törene arkasını dönmüş polisler, barikatlar ve çift yönlü bulvarın trafiğe kapanmasıyla ve vatandaş katılımı olmadan çoşkusuz bir Kurtuluş Töreni kutlanmasına neden oluyordu (bkz. http://www.ensonhaber.com/adanada-vali-cos-gerginligi-2014-01-05.html).
Osmaniye’de ise durum farklı değildi. Çalıştığım Toplum Sağlığı Merkezi (TSM) törenin yapıldığı Atatürk heykelinin bulunduğu alana bakıyor. İki hafta önce tüm Osmaniye’nin İlçe Merkezindeki yaklaşık 27 bin çocuğun polio mop-up (sil-süpür) aşılanması için 420 kişiden oluşan 80 aşı ve denetim ekibi için 50’ye yakın sayıda motorlu araç giriş çıkışı nedeniyle tüm yazışmalarımıza ve görüşmelerimize rağmen TSM’nin emniyet ve 7 katlı İşhanı ile ortak kullandığı park yeri boşaltılmasını sağlayamamış ve bunun için güvenlik güçlerinden hiçbir yardım alamamıştık. Ama, 7 Ocak Kurtuluş töreni nedeniyle park yeri tamamen boşaltıldı ve ana cadde üzerindeki yakın göbekli kavşak öğle saatlerine kadar dört yönlü trafiğe kapatıldı.
Bizim vali yardımcısı, arabasını, sürekli aynı zamanda valilik lojmanı arkasına da gelen bizim TSM park yerine, güvenlik kamerasının önündeki alana koyarmış. Koyarken de sabah erken gelen hizmetlilere “Benim arabanın önüne, arkasına kimse park etmesin, ben devamlı plaka değiştiriyorum, arabaya bomba konabilir, kimse kameranın önüne araba koymasın” dermiş. Vali yardımcısının arabasını park ettiği TSM’nin de bulunduğu işhanının park alanı bir apartman sitesi girişi gibi en fazla 15-20 araba alıyor. İşhanında en az 200-300 kişi çalışıyor. Bir o kadar da girip çıkan. Bomba konma olasılığı bu kadar yüksek olan bir aracı neden kamera var diye bizim park alanına koyuyorsun, sayın vali yardımcısı.
Neticede işin içine valiyi sokmazsanız başta aşı ile koruma olmak üzere bu ülkede her türlü koruma zorlaşıyor.
60.    Bilmem haberiniz oldu mu; 1968 yılında ağırlıklı olarak öğretmenlerin bulunduğu 17 kişi tarafından kurulan ve halen Başkanlığını E. Rıza Güzey’in yaptığı Türkiye Halk Sağlığı Derneği diye bir derneğimiz var (bkz. http://www.thsd.org.tr/). Dernek Türkiye’de halk sağlığı alanında çalışmaya başlayan ilk dernekmiş. Derneğin her yıl dağıttığı Halk Sağlığı Ödülleri bu yıl (2013) da 19.12.2013 akşamı İstanbul Deniz Müzesi’nde gerçekleştirilen törenle sahiplerini bulmuş (bkz. http://www.thsd.org.tr/kazananlar-listesi/): Ödül grupları ve ödüle hak kazananlar ve kazanma nedenleri şöyle:
1. ÖZEL ÖDÜL
Halk sağlığı konusunda yıllardır özveriyle çalışan kişi ve kurumlar
DR. MUSTAFA TOPAL
Ülkemizde halk sağlığına, koruyucu sağlık hizmetleri konusunda 600 milyon dozdan fazla aşı ile destek oldu. Bu aşılar 1960’lı yıllarda doğan hemen herkese uygulandı ve halen de uygulanmaya devam etmektedir.
2. GENEL SAĞLIK
Genel sağlık alanında toplumu bilinçlendirecek ve dikkat çekecek çalışmalar
MERCK SERONO / BAŞINIZA GELMEDEN
Diğer kanser türleri karşısında Türkiye’de bilinirliği daha düşük olan baş ve boyun kanserlerine dair farkındalık yaratmak amacıyla “Başınıza Gelmeden” kampanyası oluşturulmuştur. Kampanya ile kamuoyunda konuyla ilgili önemli bir bilinirlik ve farkındalık sağlanmıştır.
3. ÇEVRE
Halk sağlığını iyileştirme yolunda gerçekleştirilmiş çevre dostu projeler
EMBARQ / BIKELAB İSTANBUL
Proje kapsamında, çağımızın halen en çevre dostu ulaşım araçlarından biri olan bisikletin, trafik ve çevre sorunu olan metropollerde kullanımının artırılmasını sağlayan faaliyetler gerçekleştirilmektedir.
4. DÜŞÜNSEL GELİŞİM ve EĞİTİM
Halk sağlığına düşünsel gelişim ve eğitim aracılığıyla katkıda bulunan kurumlar
NESİN VAKFI
Nesin Vakfı; sağlıklı bir gelecek yolunda, eğitim olanaklarından yoksun çocukların, tükettiğinden çok üreten, toplumsal sorumluluğu olan, özgüvenli, özverili, kendini sürekli geliştiren, topluma yararlı bireyler olarak yetişmelerini sağlamak için çalışmaktadır.
5. SANATSAL ETKİNLİKLER
Sağlıklı nesiller yetişmesinde büyük öneme sahip olan sanatın yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalar
EKREM ATAER HALK KOROSU
2005 yılında sanatçı Ekrem Ataer tarafından kurulan Türkiye’nin en büyük halk korosu, 2010 yılından beri Şişli Belediyesi bünyesinde çalışmalarını sürdürmektedir. Koro, salt müzik çalışmalarının yanında, ülke gündemine duyarlı ve gündem üzerine konserler veren bir sivil toplum sesi olarak faaliyet göstermektedir.
6. SAĞLIK İÇİN SPOR
Halk sağlığı için spor yapılmasının teşvik edilmesi ve kitlelerin bilinçlendirilmesine yönelik projeler
NAİLİ MORAN ATLETİZM EĞİTİMİ VAKFI / BEBESTAD
Bebestad Atletizm Oyunları, çocuklara “Atletizm Oyunu” oynama zevkini verdmek için projelendirilmiştir. Atletizmi, çocuklar için çekici bir faaliyet halini getiren, onları oyun ortamında buluşturacak ve fiziksel güç olarak her çocuğun erişebileceği seviyede temel spor becerileriyle donatılmış takım oyunları hazırlamaktadır.
7. SAĞLIKLI YAPILAR ve ŞEHİRCİLİK
Evimiz ve yaşadığımız kentin sağlıklı tasarlanmasına yönelik çalışmalar
ESKİŞEHİR BELEDİYESİ
Eskişehir’in parkları, müzeleri, sanayi kuruluşları ve sanatla iç içe olmasının yanında sağlık, ulaşım, eğitim gibi temel yaşam kalitesi çok yüksek seviyededir. Bir zamanların orta ölçekli Anadolu şehri iken bugünkü haline kavuşmasının arkasında müthiş bir başarı öyküsü vardır.
8. İŞ GÜVENLİĞİ ve İŞÇİ SAĞLIĞI
Daha sağlıklı bir toplum yolunda iş ve işçi güvenliğini sağlamaya yönelik projeler
İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ PROFESYONELLERİ DERNEĞİ (İSAG)
İSAG, bugün itibariyle 35.153 iş güvenliği uzmanı ve 7.000’e yaklaşan işyeri hekimi ile birlikte, sektöre yeni başlayan, bu yıl sayısı 50.000’i bulacak, tüm İSG profesyonelinin ellerinden tutarak, mesleki tecrübesi olan bilim insanlarıyla bilim köprüsü kurmayı amaçlamaktadır
9. GIDA ve BESLENME
Yetersiz ve sağlıksız beslenmeye karşı yapılan bilgilendirme çalışmaları
BRISA / LASSA “YOLA SAĞLAM ÇIK” PROJESİ
Proje kapsamında; görevli beslenme uzmanı ve spor eğitmenleriyle, Mayıs ve Haziran aylarında 45 farklı nokta arasında 7.616 km yol yapılarak ulaşılan yaklaşık 2.500 uzun yol şoförüne, beslenme ve sporun emniyetli sürüşe etkileri konusunda bilgi verip önerilerde bulunulmuştur.
10. ANNE ve ÇOCUK SAĞLIĞI
Halk sağlığının temel unsurları olan anne ve çocukların sağlıklarını korumaya yönelik çalışmalar
LÖSEMİLİ ÇOCUKLAR SAĞLIK VE EĞİTİM VAKFI (LÖSEV)
LÖSEV’de sosyal güvencesi olmayan ya da lösemi gibi zor bir tedaviyi karşılayamayacak kadar yoksul olan sayıları 15.000’i aşan lösemi hastası çocuğa tamamen ücretsiz tedavi ve eğitim hizmetleri verilmekte, ailelerine ise maddi yardımlar ve psikolojik destek sağlanmaktadır.  
11. KADIN SAĞLIĞI
Kadınların toplumda hem fiziksel, hem de sosyal açıdan daha sağlıklı olabilmeleri yolunda oluşturulan projeler
HÜRRİYET GAZETESİ / AİLE İÇİ ŞİDDETE SON KAMPANYASI
Aile İçi Şiddete Son Kampanyası, 2004 yılında aile içinde yaşanan şiddet konusunda farkındalık yaratmak ve çözümlenmesine katkıda bulunmak amacıyla, sosyal sorumluluk projesi olarak başladı. Özel ekler, kitapçıklar, broşürler, afişler yayınlandı ve reklam kampanyaları gerçekleştirildi. Acil Yardım Hattı oluşturularak, bugüne kadar 37.000 çağrıya cevap verildi. Aile içi şiddete karşı önemli bir farkındalık oluşturuldu.
12. YAŞLI SAĞLIĞI
Yaşlılarımızın daha rahat ve sağlıklı bir yaşlılık dönemi geçirmelerini amaçlayan çalışmalar
KASEV / YAŞLI SAĞLIĞI ÇALIŞMALARI
KASEV bünyesinde, 130 yaşlımıza, 60 kişi en iyi şekilde hizmet vermektedir. Yatalak, yatağa bağımlı, felçli, hastane sonrası bakım gerektiren, alzheimer ve parkinsonlu ihtiyaç sahibi yaşlılar için de tıbbi bakım hizmeti verilmektedir.
13. ENGELLİ SAĞLIĞI
Hayatın önündeki engelleri kaldırmak üzerine yola çıkan kurumlar
YAPI KREDİ / ENGELSİZ BANKACILIK
Engellileri toplumun bir parçası olarak sosyal hayata daha çok katabilmek için sorumluluk alarak, bankacılık sektöründe bir ilki temsil eden Engelsiz Bankacılık Programı ile engellilerin bankacılık hizmeti alırken yaşadıkları sıkıntıları en aza indirmek amacıyla Görme Engellilere Yönelik Engelsiz POS, ATM, Yazıyı Sese Çeviren Teknoloji, Ortopedik Engellilere Yönelik Engelsiz ATM gibi farklı uygulamalar başlatılmıştır.
14. HAYVAN DOSTLARIMIZ
Halk sağlığını bütünsel bir kavram olarak görüp hayvanların sağlığını da önemseyen projeler
ŞİŞLİ BELEDİYESİ / SENİN İÇİN BOZUK PARA BENİM İÇİN SICAK YUVA
Proje kapsamında Şişli Belediyesi; sokakları paylaştığımız kedi ve köpeklerin barınma sorunlarına dikkat çekmek ve sokak hayvanlarına yardım eli uzatmak için “Çare Sensin! Satın Alma, Sahiplen!” sloganıyla Şişli semtini kedi-köpek evleri ve Hayvan Dostu Kumbaralarla donatmaktadır.
Teşekkürler Türkiye Halk Sağlığı Derneği.
2014’e yüklü başladık, affola.

27.01.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder