Uz. Dr. Tanju Topçu |
HALK SAĞLIĞI İÇİN… 013 (Valiyi Koruma
Özel)
1
Ocak 1893 tarihinde dünyaya gelen Uz. Dr. Behçet Uz’un; 11 Ocak 2011 tarihinde
kaybettiğimiz sevgili
Hocamız Prof. Dr. Doğan Benli ve 28.01.2012 tarihinde kaybettiğimiz Uz. Dr. M.
Tanju Topçu’nun değerli anılarına”
Umur Gürsoy
56.
Ben, 1969 yılında Hacettepe Üniversitesi’ne bağlı
olarak kurulan Gevher Nesibe Tıp Fakültesi’ne 1970 Eylülünde başladım. O
yıllarda Hacettepe’nin sanırım bütün fakültelerini kazanan öğrencilerden
İngilizce ve Türkçe muafiyet sınavlarında başarılı olamayanlar, ilk bir yıl
süresince haftada 40 saat İngilizce (Amerikan İngilizcesi) Hazırlık ve haftada
5 saat Türkçe (Anlayarak Okuma) Dersi alırlardı. Lisede yabancı dil dersim
Fransızca olduğu ve Türkçe (Türk Dili ve Edebiyatı) dersinde iyi notlarım iyi
olmasına rağmen Türkçe muafiyet sınavında 100 üzerinden 70 üzerinde not
alamadığım için hem İngilizce hem de Türkçe (Anlayarak Okuma) hazırlık dersini
almaya başladım. Düşünüyorum da ne güzel bir kurgu imiş. Kendi dilini iyi bilmeyen
öğrencinin yabancı dili öğrenmesi ve kullanması ne kadar anlamsız olurdu. Türkçe
dersimiz haftada iki gün salı ve perşembe günleri öğleden sonra İngilizce
sınıflarını bulunduğu binada değil Hacettepe Çocuk Hastanesinin Samanpazarı
(yokuşun sağındaki) yönündeki park ve teknik tamir atölyelerinin yukarısındaki
sanırım Beytepe Kampüsüne taşınmadan önceki (sağlık bilimleri dışındaki)
fakültelerin (Fen-Edebiyat vb.) bulunduğu; ilk yıllarda altında öğrenci yemekhanesinin
olduğu binada olurdu. 60 kişilik sınıflardan, Allah her ikisine de uzun ve
sağlıklı ömür versin; benim sınıfımın birinci yarıyıl öğretmenimiz yazar ve
eğitmen Oya Adalı, ikinci yarıyıl ise şair-yazar ve eğitimci Haluk Aker’di.
Zira bu dersin eğitim kurgusu böyleydi. Öğrencinin iki öğretmenden de
yararlanması ve değişik durumlara alışması amaçlanmıştı. Yılda bir kez de,
okuduğumuz bir kitabın özetini öğretmenin önceki ve sonraki iki sınıfının
birleşmiş haline (yarısını tanımadığımız 120 kişiye) 10-15 dakikalık bir
sunumla iki sınıfa sunuyorduk (Ben Fikret Otyam’ın Gide Gide röportaj
serisinden Ak Altının Ağaları ve Oy Fırat Asi Fırat’ı özetleyip anlatmıştım).
Bu dersin ve dersteki eğitim yöntemlerinin benim gelecek yaşamımdaki toplum
önünde konuşma, okuma zevkimin gelişmesi ve yazı yazmanın püf noktaları
konularında da çok büyük etkisi olmuştur. Türkçe sınıflarına hepsi de 12 Eylül
Darbe yönetimince kapatılan Türk Dil Kurumu üyesi, dönemin ünlü yazar ve
hocaları (benim yukarıda adını verdiğim ve hatırladıklarımdan Adnan Binyazar,
Emin Özdemir vb. gibi hepsi de Türkiye’nin önemli dil bilimcileri,
edebiyatçıları ve yazarları) giriyordu. 12 Eylül Darbesinden sonra bu Türkçe
dersi, “solcu öğrenci yetiştiriliyor”
diye kaldırıldı.
1978
Eylülünde son (altıncı) sınıfta (on ay) Kayseri’ye Tıp Fakültesi Hastanesi’nde
intern (son sınıf) doktor olarak çalışmaya gidinceye kadar Gevher Nesibe Tıp
Fakültesi’nin bütün sınıfları Ankara’da Hacettepe Sıhhiye Kampüsü’nde okurdu.
Bizimle birlikte ilk kez 1978 Haziranında 3. ve 4. Sınıflar da Kayseri’ye yollandı.
Her sınıfta 40 kişiden Kayseri’ye gidenler yaklaşık 120 kişi olmuştuk.
İngilizce hazırlık sınıfından sonra FKB (Fizik-Kimya-Biyoloji) okunan 2.
Sınıfta (Dönem I), Birinci yarıyıl haftada beş saat okutulan Organik Kimya
dersinden bütün sınav haklarımda da geçemeyince sınıfta kaldım bir yıl
beklediğim için (o zaman borçlu geçilemiyordu; şimdi nasıl bilmem) tıbbiyeyi 8
yılda bitirdim. 1979 yılı Mart ya da Nisan ayına (Kayseri Üniversitesi kurulup
Kayseri’deki bütün fakülte ve yüksek okullar mal ve öğrenci varlığı ile yeni
üniversiteye devredilinceye) kadar öğrenci kimliğimde Hacettepe Üniversitesi
Gevher Nesibe Tıp Fakültesi 6. Sınıf öğrencisi yazdı). 12 Eylülden sonraki tıp
ve uzmanlık eğitimi aldığım üniversitelerim dağlara taşındı; Kayseri, Erciyes; Bursa,
Uludağ Üniversitesi oldu.
57.
Benim zamanımda Hacettepe Tıp Fakültesi lisans
(biyoloji) ve lisansüstü (tıp doktorluğu) eğitiminden oluşuyordu (o zaman
Hacettepe Tıbbın ilk üç yılını bitirince biyoloji lisans diploması almaya hak
ediyordunuz. Birçok arkadaşım bu diplomayla yaz tatillerinde, bir stajı da
yakarak dört aylık kısa dönem askerlik yaptılar). Tanju Topçu, 1977 yılında beşinci sınıfta (Dönem IV) 2,5 aylık
toplum hekimliği stajımızda yatılı gittiğimiz Kazan Eğitim ve Araştırma Sağlık
Bölgesi’nin köy sağlık ocaklarından birinde (köyün-sağlık ocağının adını şimdi
anımsayamıyorum) toplum hekimliği asistanı olarak sağlık ocağı hekimliği yapıyordu
(1980 yılında halk sağlığı uzmanı olmuş). Sahada hastaya ve çevreye müdahale ve
iyileştirme ile ilgili ilk bilgileri ondan öğrendim. Halk sağlığında
hocalarımdan sonra sigarası dahil ilk örnek aldığım kişidir. Tek fark, ben
Bafra içerdim.
Örnek
alınan kişilerin her davranışı doğru olmayabilir. Tanju Ağabey’in çalışma
masasındaki kalemliğin yanında devamlı üst üste dizilmiş beş paket filtresiz Birinci
sigarası dururdu. Akciğer Kanserinden ölene dek markasını bilmiyorum, ama
masasında sanırım yine sigara paketleri vardı.
O yıllarda kadınlarda
daha az olmakla birlikte hekimler ve (biz) halk sağlıkçısı erkekler çok ve ağır
sigara içicisiydik. Hoca ve ağabey hocalarımdan bildiklerim; Rahmi Dirican,
Nevzat Eren, Necati Dedeoğlu, Remzi Aygün, Çağatay Güler, Hamdi Aytekin, Bülent
Piyal ve ben sigara (Hikmet Pekcan ise pipo) içiyorduk. Halk sağlığı ve sigara
konusuna 9 Şubat Dünya Sigara Bırakma Günü’ne ilgisi nedeniyle Şubat 2014 yazımızda
daha ayrıntıda değineceğim.
58. Doğan Benli
derslerimize girmezdi. Zira o Etimesgut Eğitim ve Araştırma Grubu Başkanı idi.
Sadece stajın başladığı gün Ankara’dan Etimesgut’a gidince bir ziyaretimizde
kısa bir konuşma yapardı. Onu sadece J. N. Lanoix ve M. L. Roy’dan çevirdiği “Sağlık
Teknisyeni’nin El Kitabı” kitabından tanırdım. Kitapta Etimesgut Bölgesindeki
bir sağlık memurunun uzun süreli klorlama yapmak için bulduğu birbirine bağlı sayısı
ve büyüklüğü ihtiyaca göre arttırılabilen içinde Kireç kaymağı ana solüsyonu
bulunan bidonlardan oluşan düzenekten de söz ederdi. Bu özellikle dağın
tepesindeki çıkılması zor bölgelerdeki köy içme suyu depolarını klorlanmasında depodaki
çözeltinin basıncıyla bir ay tıkanmadan damlatmayı sürdürebilen bir düzenek ileriki
yıllardaki o zamanki sağlık ocağı hekimliklerim(iz)de çok işime yara(r)dı. Doğan
Hoca ile yaşantımda bir de asistanlık öncesi tayin sürecimde görüştüm ve biraz
daha tanıdım.
Hacettepe
Halk Sağlığı’nın mezuniyetimizden hemen sonra açtığı asistanlık sınavında yedi
kişi alınacaktı. Başvuran yedi kişi içinde ben ve Bülent Piyal de vardı. Benim
Kayseri’den, Bülent’in de Hacettepe’den (resmi olmasa da) devrimci, solcu eylem
sicilimiz vardı. Sonuçta 12 Eylülde hepsi de halk sağlığı asistanlığını bırakıp
başka uzmanlık alanlarına giden 4 arkadaşımız dışında sınavı kazanan olmadı. Bülent’le
ikimize sınavda 70 puanın üzerinde not alamadığımız söylendi. Asistanlık sınavı
sorularından birisi “Doğuştan yaşam süresi nasıl hesaplanır?”dı. Bilseydim
kapınıza kul olmaya gelmezdim misali bugün de bilmem, zira bugüne değin meslek
yaşantımda doğuştan yaşam süresi hesabı hiç gerek olmadığı gibi hesaplama için gereken
doğru ve güvenilir de Türkiye’de hiçbir zaman oluşmadı.
Hacettepe’den
boyumuzun ölçüsünü alınca bölümden ayrılmadan son kez uğradığım Nevzat (Eren)
Hoca’ya “Hacettepe’den sonra Türkiye’de en iyi halk sağlığı hocası nerede?”
diye sordum. Bursa’da Rahmi var, dedi. Ankara’da okuyan bir Bursalı (İnegöl) olarak
hiç Bursa Tıp fakültesine gitmemiştim, Rahmi Dirican’a gittim. Rahmi Hoca: “Seni
tanımıyoruz, biz Gemlik’i yeni sosyalleştirdik; Doğan Benli bakanlıkta
Sosyalleştirme Daire Başkanı. Benim selamım söyle seni bizim sağlık
ocaklarından birisine atasın; seni tanıyalım” dedi.
O
yıllarda Ankara Garı ile Ulaştırma Bakanlığı ve Hipodrom arasında (Beşevler’e
yakın) olan Ankara Otogarındaydı ve Bursa otobüsünden çok erken inmiştim. Yürüyerek
Ulus’daki şimdi ticari hayatına son veren Akman Pastahanesi’nin nefis sandviçlerinden
yiyip yürüyerek Sıhhiye’ye Sağlık Bakanlığı Binasına vardığımda saat 07.30
civarındaydı. Sosyalleştirme Daire Başkanlığı koridoruna gittim; banklardan
birine oturduğum anda tuvaletten ellerini bir küçük havluya kurulayarak Doğan
Benli çıktı. Daire başkanı o saatte mesaiye başlamıştı bile. Yüreğimi bir gurur
kapladı; biz işte böyle hocaların öğrencisiyiz, diye. Ayağa kalktım ve kendimi
tanıştırdım, Makamına geçtik, Rahmi Hocanın selamını söyledim ve isteğimi
bildirdim. Arkasındaki her sağlık ocağının bulunduğu yerin bir ışıklı ampul ile
gösterildiği Türkiye haritasına döndü ve seni Engürücük Sağlık Ocağı’na tayin
edelim, dedi. Gemlik’i dahi görmemiştim ki, köylerinin nerede olduğunu bileyim.
Böylece bir sağlık ocağını lambası da kırmızıdan yeşile döndü.
Altı
ay "Gemlik'e doğru denizi göreceksin şaşırma" tabelasının hemen alt yamacında Gemlik’e
altı km uzaklıktaki Engürücük Sağlık Ocağında çalışıp, iki kez sahte
raporlarla askerlikten kaçtıktan sonra bölüm asistanlık sınavı açtı. Benim
dışımda bir de Erzurum tıp mezunu bir arkadaş sınava girdi, ben ona göre daha şanslıydım.
Bugün
eğer halk sağlığı anabilim dalları nitelikli ve halk sağlığını halk sağlığı
için yapan uzman ve akademisyen kadrosu sıkıntısı (!) neden çekiyor sorusunun
yanıtı yukarıdaki Doğan ve Rahmi Hocalarımızın yazılı olmayan ilkelerinde
kayıtlıdır: Uzmanlık ve akademisyenlik öğrencini yolda ve işte tanırsın.
59. Suriye’deki iç
savaş nedeniyle kapımıza dayanan Suriye’li sığınmacıların 30 Aralık 2013
itibarıyla sayısı, resmi açıklamalara göre 660 bin civarında. Bunların yaklaşık
450 bini kampların dışında ve günlük insani ihtiyaçları ve sağlık
hizmetlerini AFAD'ın (Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi
Başkanlığı) koordinasyonuyla sağlanmaktaymış (bkz. https://www.afad.gov.tr/TR/HaberDetay.aspx?IcerikID=2668&ID=12).
Suriye’deki
durumun Türkiye’ye bütüncü maliyeti konusu yıllık ve toplam olarak bir gün
çalışılır elbet.
Sizlerle
paylaşmak istediğim konu sağlık alanında bulaşıcı hastalıklarla ilgili
maliyetler hakkında fikir ve zikir verecek bir konu. İstanbul ve Ankara’daki
büyüklerimiz bilmez, ama içinde yaşadığım ve halen Merkez İlçesi’nin bulaşıcı
hastalıklar ve bağışıklama biriminden sorumlu olduğum Osmaniye, Suriyeliler
kaynaklı Polio ve Kızamık vakaları nedeniyle önemli bağışıklama ve sürveyans
çalışmaları yapılan 11 ilimiz arasında. Bu illerin birisi de Adana.
5
Ocak Adana’nın, 7 Ocak da Osmaniye’nin düşman işgalinden kurtuluşunun 92.
Yıldönümü. Her iki ilin de valisi ve vali yardımcıları var. Adana’nınki
vatandaşa ‘Gavat’ demekle, ismi
listede olmayan vatandaş ve gazileri kurtuluş töreninde tören alanına almamakla
ve 31 koruma ile gezmekle ünlü. Geçtiğimiz 5 Ocak’ta Adana Gar’ının önündeki
meydanda yapıldığı için trenden indiğimde Adana’nın Kurtuluş Günü törendeki
duruma ben de şahit oldum. Alanın merkezine en az 100 metre yarıçapındaki bir
barikatlarla çevrili bir çember oluşturmuştu. Vali Çoş, neredeyse 1 metre ara
ile törene arkasını dönmüş polisler, barikatlar ve çift yönlü bulvarın trafiğe
kapanmasıyla ve vatandaş katılımı olmadan çoşkusuz bir Kurtuluş Töreni
kutlanmasına neden oluyordu (bkz. http://www.ensonhaber.com/adanada-vali-cos-gerginligi-2014-01-05.html).
Osmaniye’de
ise durum farklı değildi. Çalıştığım Toplum Sağlığı Merkezi (TSM) törenin
yapıldığı Atatürk heykelinin bulunduğu alana bakıyor. İki hafta önce tüm
Osmaniye’nin İlçe Merkezindeki yaklaşık 27 bin çocuğun polio mop-up (sil-süpür)
aşılanması için 420 kişiden oluşan 80 aşı ve denetim ekibi için 50’ye yakın
sayıda motorlu araç giriş çıkışı nedeniyle tüm yazışmalarımıza ve
görüşmelerimize rağmen TSM’nin emniyet ve 7 katlı İşhanı ile ortak kullandığı
park yeri boşaltılmasını sağlayamamış ve bunun için güvenlik güçlerinden hiçbir
yardım alamamıştık. Ama, 7 Ocak Kurtuluş töreni nedeniyle park yeri tamamen boşaltıldı
ve ana cadde üzerindeki yakın göbekli kavşak öğle saatlerine kadar dört yönlü
trafiğe kapatıldı.
Bizim
vali yardımcısı, arabasını, sürekli aynı zamanda valilik lojmanı arkasına da
gelen bizim TSM park yerine, güvenlik kamerasının önündeki alana koyarmış.
Koyarken de sabah erken gelen hizmetlilere “Benim arabanın önüne, arkasına
kimse park etmesin, ben devamlı plaka değiştiriyorum, arabaya bomba konabilir,
kimse kameranın önüne araba koymasın” dermiş. Vali yardımcısının arabasını park
ettiği TSM’nin de bulunduğu işhanının park alanı bir apartman sitesi girişi
gibi en fazla 15-20 araba alıyor. İşhanında en az 200-300 kişi çalışıyor. Bir o
kadar da girip çıkan. Bomba konma olasılığı bu kadar yüksek olan bir aracı
neden kamera var diye bizim park alanına koyuyorsun, sayın vali yardımcısı.
Neticede
işin içine valiyi sokmazsanız başta aşı ile koruma olmak üzere bu ülkede her
türlü koruma zorlaşıyor.
60.
Bilmem haberiniz oldu mu; 1968 yılında ağırlıklı
olarak öğretmenlerin bulunduğu 17 kişi tarafından kurulan ve halen Başkanlığını
E. Rıza Güzey’in yaptığı Türkiye Halk Sağlığı Derneği diye bir derneğimiz var
(bkz. http://www.thsd.org.tr/). Dernek
Türkiye’de halk sağlığı alanında çalışmaya başlayan ilk dernekmiş. Derneğin her
yıl dağıttığı Halk Sağlığı Ödülleri bu yıl (2013) da 19.12.2013 akşamı İstanbul
Deniz Müzesi’nde gerçekleştirilen törenle sahiplerini bulmuş (bkz. http://www.thsd.org.tr/kazananlar-listesi/): Ödül grupları
ve ödüle hak kazananlar ve kazanma nedenleri şöyle:
1. ÖZEL ÖDÜL
Halk
sağlığı konusunda yıllardır özveriyle çalışan kişi ve kurumlar
DR. MUSTAFA
TOPAL
Ülkemizde
halk sağlığına, koruyucu sağlık hizmetleri konusunda 600 milyon dozdan fazla aşı
ile destek oldu. Bu aşılar 1960’lı yıllarda doğan hemen herkese uygulandı ve halen
de uygulanmaya devam etmektedir.
2. GENEL SAĞLIK
Genel
sağlık alanında toplumu bilinçlendirecek ve dikkat çekecek çalışmalar
MERCK SERONO /
BAŞINIZA GELMEDEN
Diğer
kanser türleri karşısında Türkiye’de bilinirliği daha düşük olan baş ve boyun
kanserlerine dair farkındalık yaratmak amacıyla “Başınıza Gelmeden” kampanyası
oluşturulmuştur. Kampanya ile kamuoyunda konuyla ilgili önemli bir bilinirlik
ve farkındalık sağlanmıştır.
3. ÇEVRE
Halk
sağlığını iyileştirme yolunda gerçekleştirilmiş çevre dostu projeler
EMBARQ /
BIKELAB İSTANBUL
Proje
kapsamında, çağımızın halen en çevre dostu ulaşım araçlarından biri olan
bisikletin, trafik ve çevre sorunu olan metropollerde kullanımının
artırılmasını sağlayan faaliyetler gerçekleştirilmektedir.
4. DÜŞÜNSEL GELİŞİM
ve EĞİTİM
Halk
sağlığına düşünsel gelişim ve eğitim aracılığıyla katkıda bulunan kurumlar
NESİN VAKFI
Nesin
Vakfı; sağlıklı bir gelecek yolunda, eğitim olanaklarından yoksun çocukların,
tükettiğinden çok üreten, toplumsal sorumluluğu olan, özgüvenli, özverili,
kendini sürekli geliştiren, topluma yararlı bireyler olarak yetişmelerini
sağlamak için çalışmaktadır.
5. SANATSAL
ETKİNLİKLER
Sağlıklı
nesiller yetişmesinde büyük öneme sahip olan sanatın yaygınlaştırılmasına
yönelik çalışmalar
EKREM ATAER HALK KOROSU
2005
yılında sanatçı Ekrem Ataer tarafından kurulan Türkiye’nin en büyük halk
korosu, 2010 yılından beri Şişli Belediyesi bünyesinde çalışmalarını
sürdürmektedir. Koro, salt müzik çalışmalarının yanında, ülke gündemine duyarlı
ve gündem üzerine konserler veren bir sivil toplum sesi olarak faaliyet
göstermektedir.
6. SAĞLIK İÇİN
SPOR
Halk
sağlığı için spor yapılmasının teşvik edilmesi ve kitlelerin
bilinçlendirilmesine yönelik projeler
NAİLİ MORAN
ATLETİZM EĞİTİMİ VAKFI / BEBESTAD
Bebestad
Atletizm Oyunları, çocuklara “Atletizm Oyunu” oynama zevkini verdmek için
projelendirilmiştir. Atletizmi, çocuklar için çekici bir faaliyet halini
getiren, onları oyun ortamında buluşturacak ve fiziksel güç olarak her çocuğun
erişebileceği seviyede temel spor becerileriyle donatılmış takım oyunları
hazırlamaktadır.
7. SAĞLIKLI
YAPILAR ve ŞEHİRCİLİK
Evimiz
ve yaşadığımız kentin sağlıklı tasarlanmasına yönelik çalışmalar
ESKİŞEHİR
BELEDİYESİ
Eskişehir’in
parkları, müzeleri, sanayi kuruluşları ve sanatla iç içe olmasının yanında sağlık,
ulaşım, eğitim gibi temel yaşam kalitesi çok yüksek seviyededir. Bir zamanların
orta ölçekli Anadolu şehri iken bugünkü haline kavuşmasının arkasında müthiş
bir başarı öyküsü vardır.
8. İŞ GÜVENLİĞİ
ve İŞÇİ SAĞLIĞI
Daha
sağlıklı bir toplum yolunda iş ve işçi güvenliğini sağlamaya yönelik projeler
İŞ SAĞLIĞI ve
GÜVENLİĞİ PROFESYONELLERİ DERNEĞİ (İSAG)
İSAG,
bugün itibariyle 35.153 iş güvenliği uzmanı ve 7.000’e yaklaşan işyeri hekimi
ile birlikte, sektöre yeni başlayan, bu yıl sayısı 50.000’i bulacak, tüm İSG
profesyonelinin ellerinden tutarak, mesleki tecrübesi olan bilim insanlarıyla
bilim köprüsü kurmayı amaçlamaktadır
9. GIDA ve
BESLENME
Yetersiz
ve sağlıksız beslenmeye karşı yapılan bilgilendirme çalışmaları
BRISA / LASSA
“YOLA SAĞLAM ÇIK” PROJESİ
Proje
kapsamında; görevli beslenme uzmanı ve spor eğitmenleriyle, Mayıs ve Haziran
aylarında 45 farklı nokta arasında 7.616 km yol yapılarak ulaşılan yaklaşık
2.500 uzun yol şoförüne, beslenme ve sporun emniyetli sürüşe etkileri konusunda
bilgi verip önerilerde bulunulmuştur.
10. ANNE ve
ÇOCUK SAĞLIĞI
Halk
sağlığının temel unsurları olan anne ve çocukların sağlıklarını korumaya
yönelik çalışmalar
LÖSEMİLİ
ÇOCUKLAR SAĞLIK VE EĞİTİM VAKFI (LÖSEV)
LÖSEV’de
sosyal güvencesi olmayan ya da lösemi gibi zor bir tedaviyi karşılayamayacak
kadar yoksul olan sayıları 15.000’i aşan lösemi hastası çocuğa tamamen ücretsiz
tedavi ve eğitim hizmetleri verilmekte, ailelerine ise maddi yardımlar ve
psikolojik destek sağlanmaktadır.
11. KADIN
SAĞLIĞI
Kadınların
toplumda hem fiziksel, hem de sosyal açıdan daha sağlıklı olabilmeleri yolunda
oluşturulan projeler
HÜRRİYET
GAZETESİ / AİLE İÇİ ŞİDDETE SON KAMPANYASI
Aile
İçi Şiddete Son Kampanyası, 2004 yılında aile içinde yaşanan şiddet konusunda
farkındalık yaratmak ve çözümlenmesine katkıda bulunmak amacıyla, sosyal
sorumluluk projesi olarak başladı. Özel ekler, kitapçıklar, broşürler, afişler
yayınlandı ve reklam kampanyaları gerçekleştirildi. Acil Yardım Hattı
oluşturularak, bugüne kadar 37.000 çağrıya cevap verildi. Aile içi şiddete
karşı önemli bir farkındalık oluşturuldu.
12. YAŞLI
SAĞLIĞI
Yaşlılarımızın
daha rahat ve sağlıklı bir yaşlılık dönemi geçirmelerini amaçlayan çalışmalar
KASEV / YAŞLI
SAĞLIĞI ÇALIŞMALARI
KASEV
bünyesinde, 130 yaşlımıza, 60 kişi en iyi şekilde hizmet vermektedir. Yatalak,
yatağa bağımlı, felçli, hastane sonrası bakım gerektiren, alzheimer ve
parkinsonlu ihtiyaç sahibi yaşlılar için de tıbbi bakım hizmeti verilmektedir.
13. ENGELLİ
SAĞLIĞI
Hayatın
önündeki engelleri kaldırmak üzerine yola çıkan kurumlar
YAPI KREDİ /
ENGELSİZ BANKACILIK
Engellileri
toplumun bir parçası olarak sosyal hayata daha çok katabilmek için sorumluluk
alarak, bankacılık sektöründe bir ilki temsil eden Engelsiz Bankacılık Programı
ile engellilerin bankacılık hizmeti alırken yaşadıkları sıkıntıları en aza indirmek
amacıyla Görme Engellilere Yönelik Engelsiz POS, ATM, Yazıyı Sese Çeviren
Teknoloji, Ortopedik Engellilere Yönelik Engelsiz ATM gibi farklı uygulamalar
başlatılmıştır.
14. HAYVAN
DOSTLARIMIZ
Halk
sağlığını bütünsel bir kavram olarak görüp hayvanların sağlığını da önemseyen
projeler
ŞİŞLİ
BELEDİYESİ / SENİN İÇİN BOZUK PARA BENİM İÇİN SICAK YUVA
Proje
kapsamında Şişli Belediyesi; sokakları paylaştığımız kedi ve köpeklerin barınma
sorunlarına dikkat çekmek ve sokak hayvanlarına yardım eli uzatmak için “Çare
Sensin! Satın Alma, Sahiplen!” sloganıyla Şişli semtini kedi-köpek evleri ve Hayvan
Dostu Kumbaralarla donatmaktadır.
Teşekkürler
Türkiye Halk Sağlığı Derneği.
2014’e
yüklü başladık, affola.
27.01.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder