"Tembel Türk Dil Kurumu'na göre Amatör, "Bir işi
para kazanmak için değil, yalnız zevki için yapan, hevesli, meraklı (kimse), profesyonel karşıtı." demek. Kıymetli meslekdaşım Dr. Mehmet Emin Kakan'ın 'bilim
profesyonelleri', 'bilim amatörleri' ve 'Bilimsel
(hakemli) Yayın' konusu ile ilgili "Ah Şu Hakem(-li, -SİZ) Dergiler (1)" başlıklı çok
hoş ve bilgilendirici denemesini sizlerle paylaşmaktan mutluyum. Yayın izni
için kendisine teşekkür ederim. Yazının gelecek bölümlerini de kendisinden
bekliyor ve yayınlamayı ümit ediyorum" (U.G.)
19 Eylül 2013, 21:29
Şu anda düşündüğüm, Dr. Umur Gürsoy'un "HakemSİZ Özdergi"sidir.
Çoğunluk konuya aşinadır ama aşina olmayanlar için hakemli dergi nedir önce
bunu açıklamak lazım.
Hakemli dergi denilen şey genellikle bilimsel addedilmiş camianın yayın
ortaya koymak için yazı/makale vs gönderdikleri dergidir. Özelliği bir hakem
kurulunun olmasıdır. Bu dergilere makale gönderecek yazarlar o derginin yazılı
olarak dile getirdiği kıstaslara uymak mecburiyetindedirler. O kıstaslara uygun
kaleme alınmış makaleler dergi editörüne gönderildikten ve editör ön
kontrolünden geçtikten sonra hakemlerin her birine doldurmaları gereken bir
formla gene editör tarafından iletilir. Hakemler, (kaba tabirle) bir sürü
profesör unvanlı kişiden oluşur. Her hakem kendine gönderilen makaleyi okur ve
doldurması gereken standart hakem formunu doldurur. Bu hakem formunda yer alan
maddelerin her biri (mesela) 100 üstünden, 10 üstünden veya 5 üstünden
puanlanır. Her hakem makaleyi okuyup standart formu da gerektiği şekilde
doldurduktan sonra bu formu doğrudan editör veya sekreteryaya gönderir. O
makaleyle ilgili karar vermesi gereken hakemlerin her birinin, o makaleyle
ilgili doldurduğu formlar değerlendirilir ve yazarın o makalesinin her maddeden
aldığı puan ortalaması ayrı ayrı hesaplanır. Dergi kriterine göre (toplamda)
geçer puan alan makale, o hakemli dergide yayınlanma hakkını elde eder.
Belirlenen sayıda da yayınlanır.
Hakemli dergide makalesi yayınlanan yazar belli bir puan elde eder. Ne
kadar çok makale yazılırsa o kadar da çok puan elde edilir. Bu puanlar doktor,
doçent, profesör kadrolarına atanacak olan kişilerin o kadro kriterlerinin bir
kısmını yerine getirmesine yarar. Bir de akademik kaygı taşımayan puan
kolleksiyoncusu muhteremler vardır. Bu muhteremler "insan ve bilim
camiası"na gerçekten faydalıdırlar fakat o puan kolleksiyoncusu yazarlar
bu yazı kapsamı dışındadırlar. Onları sever ve her daim hürmetle ellerinden
öperim. Çünkü onlar bilimin amatör gönüllü profesyonelleridir. Hatta bunların
hatırı sayılır bir kısmı orijinal kitaplar yazarlar, birinci dereceden referans
kaynak olurlar ve puan getirisini hiç hesaplamazlar. Onlardan şu anda hayatta
olmayanlardan birisi şu bizim meşhur "Behçet"tir: Hulusi Behçet...
Hemen konumuza dönelim: Türkiye'de bu puanlar yerli ve yabancı dergiler
için ayrı ayrı kategorize edilir. Gavur hakemli dergilerinde makaleniz
yayınlanacak olursa daha çok puan alırsınız, yerli dergilerde yayınlanacak
olursa yarısı kadar filan puan alırsınız. Bu kategorizasyona göre bizim
dergilerimiz daima daha düşük puan getirici dergilerdir. Çünkü
"gavurlarınki kadar muteber değildir" zihniyeti hakimdir. Bazı gavur
dergilerinde Türk hakemlerin yer alıyor oluşu o hakem "hoca" için iyi
bir sivi (CV) yani özgeçmiş kriteridir. Bütün bunlar kimilerine göre iyi,
kimilerine göre kötüdür. Ama ortada acı bir gerçek vardır: bu acı gerçek
neredeyse her üniversitenin kendine ait veya ihaleyle baskı yaptırdığı bir
matbaası ve o üniversitenin de belli bazı fakültelerine ait "Fakülte
Dergileri"nin oluşudur. (Niçin acı olsun ki, bunun olması lazım diye
düşündüğünüzü görür gibiyim. Ben de aslında öyle düşünüyorum. Düşünüyorum da
bazı perdelerin kalktığına şahit olduğum bazı olaylar bu düşüncemi sorgulamama
sebep oluyor.)
Bu fakülte dergileri de belli bir hakem kuruluna sahiptir ve hakemli dergi
kriterlerini "en azından" kağıt üstünde taşırlar. (Aman dikkat
buyurula, bu yazdıklarım "bütün" fakülte hakemli dergilerini
kapsamaz. Zira cidden güzel yayın yapan fakülte dergileri de vardır,
olacaktır.) Haliyle burada yayınlanan makaleler de yerli makale kategorisine
girer. Buralarda eğer makaleniz yayınlanacak olursa gene belli bir puanı
alırsınız. Bu sebeple de Türk bilim camiasının insanları yerli dergilerde
makale yayınlamakta pek sıkıntı çekmezler. Çünkü neredeyse her yazdıkları kendi
fakülte dergilerinde basılır ve bir sürü puan biriktirilir. İş gavur
dergilerine gelince işte bu iş biraz zor olur. Bir kere gavurca bilmek gerekir.
Sonra o gavurcayla Türkçe dahi becerilemeyen malum meramı gavurcayla
"düp-düzgün/düm-düzgün/düm-düz" anlatmak gerekir. Bu düzümler aslında
zordur. Sonra bu muteber addedilmiş gavur dergilerinin hakem kurulundan makale
geçişi sanki biraz daha zor gibidir. Zira muteber gavur bilim adamları tıpkı
ceplerindeki parayı harcarken çok cimri olmaları gibi makale puanlarken de
cimridirler.
Neyse... Hakemli dergi dediğimiz şey, şakalar bir tarafa çok ciddi bir
şeydir. Bu ciddilik işi bazen kaka eder.
Nasıl mı?
Şöyle:
Mesela bütün dünyanın Amerika merkezli antisigara makaleler yayımladığı bir
devirde siz eğer bir Türk olarak deneyler yapıp, bu deney sonuçlarına göre de
"yahu bu sigara aslında o kadar da antipatik değilmiş" derseniz,
geçtik makalenin yayımını, hiç bir Amerika gavuru hakemli dergisi sizin bu
makalenizi değerlendirme kapsamına bile almaz. Çünkü bilim demek bu gözle
bakıldığında "yargı" demektir. Yargıya aykırı hareket kusurlu
harekettir. Kusurlu hareket de hakem tarafından kırmızı kart demektir. Bu gavur
oyununda sarı kart asla olmaz. :)
İş gördüğünüz gibi uzuyor...
Galiba bu yazı "yazı dizisi" olacak.
Devamını daha sonra 2. yazı olarak yazacağım.
Bu birinci yazıya şöyle son vereyim:
Dr. Umur Gürsoy ağabeyimin blog sayfasındaki "HakemSİZ Dergi"
başlığı çok güzel düşünülmüş mükemmel bir başlık olduğu "imaj"ını
bıraktı beynimde bir yerlerde.
Umur ağabeyi candan tebrik ederim.
Başlık ve bir yazı içeriğiyle ilgili düşündüklerimi ikinci yazıda
detaylandırmaya çalışacağım.
Muhabbetle.
Mehmet Emin Kakan
Antalya, 19 Eylül 2013, 21.26
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder