İL/İLÇE HIFZISSIHHA MECLİSLERİNİN GÖREVİ: SICAK HAVALAR
ÖRNEĞİ
Dr.
Umur Gürsoy
Çiçek hastalığının kökü kazındı, şimdi sıra kötü
yönetimde.
Dr. D.A.
Henderson
Bir arkadaşımın Adana’da vergi
müfettişi olarak çalışan oğlu, öğle güneşinin kavurduğu işyerindeki elektrik
tesisatının yükü kaldıramaması yüzünden iklimlendirme cihazlarının çalışmaması nedeniyle
4 gündür verimli çalışamadığından yakınıyormuş.
İletişim bilimci Prof. Dr.
Ali Ergur'un 20-24 Ekim 2014 tarihlerinde Edirne’de yapılan 17. Ulusal Halk
Sağlığı Kongresinde yaptığı açıklamalara göre, artık sürekli olağanüstü durumda
yaşıyoruz. Çünkü bugün insanın ve toplumun yaşadığı hiçbir şey olağan değil.
18. Ulusal Halk Sağlığı Kongremizin ana konusu ise “Olağanüstü Durumlar ve Halk
Sağlığı” olarak belirlerdi. Kongre 5-9 Ekim 2015 tarihleri arasında Konya’da yapılacak.
Önemli olan, hangi olağanüstü
durumda ve durum hangi boyuta ulaştığında önlem almalıyız, buna karar vermek.
Zorluk burada başlıyor. Çünkü önlem alma sınırı ve önlemlerin çeşidine karar
vermek makro ve mikro düzeyde bir çevre politikası ve izin verilebilirlik standartları
(ölçütleri) oluşturmasını gerektiriyor.
Yani devletin neyi olağanüstü durum kabul edip ne zaman, ne yapacağı, yani
devlet etmek yol ve yöntemlerine devlet, kuvvetler ayrılığı ilkesine göre karar
vermek ve sonra da yaşama geçirmekle görevli. Ne var ki teknik konularda bütün
konularda politikalar ve mevzuat, bilim insanlarının raporları doğrultusunda,
ama iktidardaki çıkar gruplarının çıkarları yönünde yapılıyor. Yıllar önce Hava
Kirliliği Kontrolü yönetmeliği hazırlık komisyonlarına giren Mersin
Üniversitesi’ndeki bir çevre mühendisliği bilim adamının bir toplantı arasında
bana: “Hava Kirliliği limitlerimizi Avrupa sınırlarına çekseydik, bütün termik
santrallarımızı kapatmamız gerekecekti” dediğini hiç unutmuyorum.
Olağanüstü durum çeşidinin çok
arttığı ve oluşma aralıklarının çok sıklaştığı bir dönemde, devlet etme kurumlarının
da (politika yapıcıların, uygulayıcıların ve denetleyicilerin yani
yasama-yürütme ve yargının) bu hıza ve çokluğa ayak uydurması, uyarlaması gerek;
ki bu bile bir devlet etme konusu (Neyi, neden, neyle, nasıl, ne zaman ve kim vb.), ama her ince ve durum
konusunda duruma özel mevzuat ve ölçüt oluşturulamayabilir. Oluşturulması
durumun hızına yetişmeyebilir.
İşte sağlık ve özellikle çok
sık (günlük, bazen anlık ve saatlik) değişen çevre sağlığındaki durumlar
nedeniyle hızlı ve sık sık karar alınması, alınan kararların sürekli yeniden
düzenlenmesi gereken ulusal, bölgesel ve yerel konularda devletin elinde böyle
bir olanak var: Vilayetler ve kazalar Umumi Hıfzıssıhha
Meclisleri (UHM) (İl/İlçe Genel Sağlığı Koruma Meclisleri).
Umumi Hıfzıssıhha
Kanunu’nun 23-28. Maddelerinde belirtilen özelliklere göre çalışan İl/İlçe
UHM’lerin kararları bu yüzden kanun hükmündedir. Olağan olarak
ayda bir kere; olağanüstü durumlarda (Ahvali fevkalâdede) valinin daveti veya halk
sağlığı/sağlık müdürlüğünün talebi üzerine daha sık toplanan UHM’leri ve
bölgenin sağlık durumlarını dikkate alarak şehir, kasaba ve köyler sağlık
durumunu düzeltecek ve var olan sakıncaların giderilmesine yarayan önlemleri
alırlar ve alınan önlemlerin yürütülmesine yardım ederler. UHM kararları
valiler ve kaymakamlar tarafından yerine getirilir.1
Eskiden (70’li yıllarda) devlet
işleri daha ciddi yürütülür ve teknik konulara küçük siyasetçilerin ve yerel
yöneticilerin ikide birde karışamaması için sağlık müdürleri sanırım üçlü
kararnameye benzeyen bir atamayla (Müsteşar, bakan ve başbakan) ve asil olarak
atanırdı. Öyle olunca sağlık müdürü valinin memuru ve bir gecede görev yeri ve
değiştirilebilen vekil olmadığı için yasadaki sağlık işlerinin hâkimi sağlık
teşkilatı ve sağlıkçılar olur idi.
O zaman, il/ilçede hava kirliliği, aşırı sıcaklar ve
ramazan vb. nedeniyle hastalıklarda ve ölümlerde bir artış olup olmadığı
rahatlıkla kaymakam ve valiye sunulur ve kimi zaman kış koşullarında alınan
kimi önlemler (Gebe ve engelli çalışanların işe gelmemesi) vb. sıcak yaz
günlerinde de alınabilirdi.
Her ne kadar günümüzde her yerde
klimalı çözümler üretildiği söylense de Türkiye nüfusunun hangi yüzdesinin
iklimlendirme koşullarına sahip olduğu ve günlük ölüm istatistikleri
bilinmemektedir. Oysa, bütün kötü çevre koşulları gibi sıcak havalardan da en
çok yoksullar, hastalar, doğurgan yaştaki kadınlar, yaşlılar ve çocuklarımız
etkilenirler.
1960’lı yıllara gelen
çocukluğumun radyo bültenlerinde haber okuyan tanıdık bir sesi, Temmuz ayı
başında olsa gerek, tekrarlayan boğucu Çukurova sıcaklarında, usumda her yıl tekrar
duyarım: “Adana Valiliğinden
açıklanmıştır. Yaz mesaisi uygulamasına bu yıl da 01 Temmuz-31 Ağustos
tarihleri arasında uygulanmaya başlanacaktır. Bu tarihler arasında resmi
dairelerde mesai 07’de başlayacak olup, saat 14’.00’da sona erecektir.
Halkımıza duyurulur.”
Küresel ısınma nedeniyle “2070’te Türkiye genelinde sıcaklıklar 6 derece kadar yükseleceği”,
İstanbul’un
hava sıcaklığının Adana gibi olacağı açıklanır, ama Adana ve Çukurova’nın sıcaklığının
dünyanın neresi gibi olacağına kimse değinmez.2
Zira merkez medya için İstanbul, Türkiye demektir. Oysa Güney ve Güneydoğu
illerimizin hava sıcaklığı da gelecek yıllarda bugünküne göre 3-4 derece daha
fazla olacaktır. Örneğin, Temmuz ve Ağustos ayı uzun yıllar sıcaklık
ortalamaları 28 derece olan Adana’da çöl sıcakları ile Temmuz 2015’te dahi gündüz
saatlerinde gölgede 40’lı derecelere tırmanmıştır.3
Suudi Arabistan’da çalışan bir
yurttaşımız, orada kamu kurumlarının ve işyerlerinin yazı aylarında gündüz
kapılı olup, akşam açıldığını söylemişti. Benzer bir uygulamanın Kuzey Kıbrıs
Türk Cumhuriyeti’nde de olduğu anlaşılıyor.4
Aynı uygulamaya 2007’de Türkiye’de de gidildiği anlaşılıyor. Ecevit hükümeti
döneminde 2000’de de böyle bir uygulama olmuş ve bazı memurlar (engelliler, hamileler, kalp, tansiyon, astım, kanser gibi kronik
sağlık sorunu olanlar) idari izinli sayılması için Sağlık Bakanlığı, valiliklere gönderdiği genelgede, illerdeki hava
koşulları göz önünde bulundurularak gerekirse mesai şartlarının yeniden
düzenlenmesini, çalışanların kanuni şartlar çerçevesinde izinli sayılmalarını
önerilmiş, illerde uygulamayı valilere bırakmıştı.5 Zamanın Sağlık
Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Doç. Dr. Turan Buzgan, 4
yaşından küçük çocuklar, yalnız yaşayanlar, bakıma muhtaç olanların, gebelerin
ve açık alanda çalışanların sıcaklıklardan özellikle korunmaları gerektiğini; sürekli
ilaç kullananlar, bebekler, yaşlılar, hamileler, kronik hastalığı bulunanlar,
alkol ve uyuşturucu madde bağımlısı olanların sıcaklar nedeniyle risk grubunda
yer aldığını belirterek; aşırı sıcakların başta beyin olmak üzere çeşitli
organlarda hasara neden olabileceği uyarısında bulunmuştu.
Bizde ancak terör saldırıları, trafik kazaları ve maden
kazalarında vb. toplu ölüm kayıtları oluşuyor. Halk sağlığı ve uluslararası
hastalık sınıflandırmalarında ölümlerin üç nedeni var: Temel-ara ve son neden.
Şüphesiz aşırı sıcaklar ölümün temel nedeni olmasalar da ölümlerin son nedenlerine
(hastalıklılığa ve ölümlülüğe) arttırıcı etki yaparlar ve yerelde hızla önlem
alacak kararları gerektirirler.
Ama daha önce ilin ve ilçenin ölüm ve hastalıklarını günlük olarak
yaşa ve cinse ve hastalık nedenine göre değerlendirecek bir kayıt sisteminiz ve
ekibiniz olmalıdır. 2012 yılından beri Türkiye bütün il ilçe ve köylerinde ölüm
ve ölüm nedeni istatistiğini günlük olarak toplamakta, ancak yerel düzeyde ve
kamuya açık (şeffaf) olarak bil(e)memektedir. O halde Dünya Sağlık Örgütü Çiçek
Hastalığı Küresel Eradikasyon Programı Eski Başkanı Henderson’un (87) söylediği
gibi sıra “kötü yönetim”e geldi de geçiyor.
Kaynaklar:
1. Umumi
Hıfzıssıhha Kanunu. 06.05.1930 tarihli ve 1489 nolu Resmi Gazete. http://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/1489.pdf.
2. Küresel Isınmanın Türkiye'ye Etkileri, http://www.kuresel-isinma.org/bilgiler/item/197-kuresel-isinmanin-turkiyeye-etkileri.html.
3. Meteorolojiden 'Çöl Sıcakları' Uyarısı. 23 Temmuz 2015 Perşembe. http://www.haberler.com/meteorolojiden-col-sicaklari-uyarisi-7534238-haberi/.
4. Kamuda kış mesaisi sona erdi. http://www.afrikagazetesi.net/Afrika-Arsiv/Mart%202015/5%20MART%202015.pdf.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder